Adres Değişikliği
Resmi olarak 9 Ekim 2019 tarihinde başlayan “Barış Pınarı Harekatı”, 17 Ekim gününde Türkiye-ABD arasında imza edilen 13 maddelik mutabakat ile geçici süre için askıya alındı. Anlaşma uyarınca terörist YPG/PKK’nın güvenli bölgeden 120 saat içerisinde çekilmesi kararı ortaya çıktı. Akabinde bu örgüt, karara istemeyerek de olsa uyacağını açıkladı.
Aynı günün akşamı bazı yayın organları talihsiz bir açıklama yaparak bu anlaşmayı ateşkes sağlandı diyerek servis etti. Herhalde bu ifadenin uluslararası ilişkilerde, iki devlet arasında yapılan silah bırakma eylemi olduğu manasına geldiğini bilmiyorlardı!
Çünkü ateşkes teriminin kullanılması YPG/PKK örgütünün meşru bir güç olarak tanımlanması anlamına gelir. Dışişleri Bakanımız da zannediyorum bu hatayı fark etmiş olacak ki ateşkesin iki meşru taraf arasında yapılan bir eylem olduğunu, canlı yayında vurgulama ihtiyacı hissetti. Bu anlaşmanın sadece operasyonun askıya alınması süreci olduğunu da ayrıca ifade etti.
Barış Pınarı Harekatı kapsamında yaptığımız operasyon için, yabancı basında ve Trump’ın attığı birkaç tweet’de Kürt halkına zulmediliyor, Kürtlerle savaşılıyor gibi ifadeler kullanılmıştır. Bu tür söylemler ile ülkemizi ve ordumuzu hedef göstermeleri boşuna değildir; bunun altında çok kurnazca dizayn edilmiş ve gelecek yılları etkileyebilecek bir çalışma olduğu kanaatindeyim.
Neden mi?
TSK yaptığı bu haklı harekatta, ABD tarafından Kürt topluluğuna-halkına-karşı bir operasyon yapıyor algısının yaratılması, devletimizin uluslararası arenada ve Birleşmiş Millet nezdinde suçlu konuma düşürülmesini sağlamak amaçlı olabilir. Yedi düvel bize karşı iken yaptırımların işletilmesine mükemmel bir zemin hazırlanmış olur!
Çünkü BM’nin Mart 1950’de kabul ettiği Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’si bu anlamda batı tarafından referans olarak gösterilebilir. Zaten devletimiz bu tuzağı biliyor ki, bu operasyonu her fırsatta terörist YPG/PKK oluşumuna karşı yürüttüğünü açıkça ifade ediyor ve gösteriyor.
Sn. Cumhurbaşkanımızın yapılan bu gizli planların ve şeytani hesapların farkında olmaması mümkün değildir. Haliyle kırılgan ve zayıf bir ekonomik durumda bulunan Türkiye’nin, bu harekat sebebiyle ABD’den gelebilecek daha sert yaptırımlara karşı koyamayacağını en iyi bilen kişilerden birisi de kendisidir. Hepimiz doların bir tweet ile 7,40’a geldiğini biliyoruz. Buradaki olası ve daha sert yaptırımlar ise ülkemizde daha ciddi sıkıntıları doğurabileceğini, toplumda çok ciddi çatışmalara yol açabileceğini Sn. Erdoğan tabii ki de düşünmektedir. Dolayısıyla, devletimizin şu aşamada bu anlaşmayı kabul ederek başarılı bir iş yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Esasen amacımız, bu terör örgütlerinin sınırımızdan temizlenmesi, en az zayiatla harekatın nihayete erdirilmesi ve sınırlarımızın güvence altına alınması olduğuna göre, anlaşma ile istediğimizi şimdilik aldığımızı söyleyebilirim.
Gelecek günler adına…
YPG/PKK’nın bu süre zarfı içerisinde Türkiye’nin güvenli bölge diye nitelendirdiği alandan çekiliyor oluşu, görüntü itibarıyla olumlu olarak düşünülse de, bu örgüt üyelerinin-60 bin olduğu tahmin edilmektedir-ve silahlarının yine Türkiye’nin güney sınırlarında olacağı gerçeğini değiştirmeyecektir. Kalıcı çözüm üretilmez ise ileriki günler ve haftalarda yine bir tehdit unsuru oluşturmaya devam edecektir.
Teröristler bu alandan tamamen çekilmiş olsalar bile, aslında yapılan şeyin tam manada geri çekilme olmadığı, terörist unsurların adres değişikliği yaptığı veya yapacağı gerçeğidir. Sadece belirli bir süre için sınırımızdan terör ötelenmiş olacaktır. Ne yazık ki, mühimmat, ağır silah ve militanlar yine varlığını koruyacaktır.
Bu örgütün güney sınırlarımızdan tamamen uzaklaştırılması ve Suriye’nin de toprak bütünlüğünün sağlanması hususunda, hâlihazırda görevde olan Suriye rejimi ile görüşülmesi ihtimalini göz ardı etmeyelim. Bu sayede, Suriye rejimi ile YPG arasında muhtemel bir yakınlaşmayı engellemiş olabiliriz.
Unutmamak gerekir ki, uluslararası ilişkilerde ebedi dostluk olmayacağı gibi, ebedi düşmanlık da olmaz. Sadece çıkarlar konuşur.
Çankaya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler’den mezun olduktan sonra bölümüm gereği bu alanda çalışmalar yapmak arzusunda idim. Sonrasında, TBMM olsun siyasi partiler olsun birçok alanda bölümüm gereği staj yapma ve çalışma olanağı buldum. Zaman zaman kaleme aldığım yazılarımı artık yayımlama vakti geldiğini düşündüğümden dolayı aksiyona geçmiş bulunmaktayım; Uluslararası İlişkiler üzerine, zaman zaman da diğer konularda yazılar kaleme alıyorum. Saygılarımı sunarım.