Yıllardır yaşadığımız, bizlere acı veren, herkesin bildiği, alıştığı, alıştırıldığı, kanıksamadığı, sayılara dönüşen olaylar için yeniden yazmak istemiyorum, yazmayacağım.
Artık katliama dönüşen kadın cinayetlerini yazmak istemiyorum. Mevcut ya da eski kocaları, sevgilileri, sapıkları ya da aile bireyleri tarafından öldüresiye dövülen, sakat bırakılan, aşağılanan, yüzüne kezzap atılan veya öldürülen kadınlar hakkında ne yazayım ki.
Katillere iyi hal indirimi verenler, beraat ettirenler, öldürülenleri suçlayanlar vicdanlarını sorgulayıp yanlış yaptıkları konusunda ikna mı olacak?
Taybet anayı yeniden yazsam geri gelecek mi? Öldürenler, 7 gün sokakta bekletenler yargılanacak mı? Yazsam ne değişecek? Defalarca yazdım da ne oldu? Kim dikkate aldı? Kim gereğini yaptı? Kim kendisindeki ataerkil toprağını üzerinden attı? Kim?
Yazmak istemiyorum!
Çocuk istismarları, tecavüzleri, öldürülmeleri konusu acıtıyor fazlasıyla! Çocuklar hakkında yazdığımda sıkışıyor yüreğim. Yazarken yüzleri geliyor aklıma! Utanıyorum, yapamadıklarımdan. Küçücük bedenlerine sıkılan yaşından fazla kurşunları, üzerlerine atılan bombaları, ölü bedenlerinin koyulduğu buzdolaplarını düşündükçe nasıl delirmediğimi düşünüyorum! Daha yaşamanın ne olduğunu anlamadan onlarca kişinin tecavüzüne uğrayanları, en güvendikleri tarafından istismar edilenleri, Miray bebeği, Ceylan’ı, Uğur’u Berkin’i unutmak mümkün mü?
Yazsam, yeniden yazsam ne değişecek? Katledilen çocuklarımız geri gelmeyecekler! Katledenler yargılanmayacaklar! Zaten yazmaktan başka ne yapıyorum ki? Engel olabildim mi?
Yazmak istemiyorum!
Her yıl iki binleri geçen iş cinayetleri hakkında yazsam ne değişecek? Daha fazla kazanmak için alınması gereken güvenlik önlemlerini almayan işverenler mi yargılanacak yoksa onlara göz yuman, koruyan, kollayanlar mı?
İş cinayetleri ile ilgili olarak yargılanan, ceza alan, cezaevinde olan herhangi bir işveren var mı?
KHK ile işten atılıp, yaşayabilmek için bilmedikleri iş kollarında, inşaatlarda, şantiyelerde, fabrikalarda çalışıp, alınmayan güvenlik önlemleri yüzünden yaşamlarını kaybedenleri anımsamak istemiyorum!
Yazmak yeniden, yeniden hatırlamaktır ve ben hatırlamak, düşünmek, kahrolmak, istemiyorum!
Yazmak istemiyorum!
Tarım ve hayvancılıkta kendisine yetebilen az sayıda ülkeler arasındayken bugün samanı bile dışarıdan alır hale getirenler için ne yazayım?
Yazsam, yeniden dünyanın tahıl deposu olur muyuz?
Adalette gelinen noktaya ne demeli? Saçma sapan iddianameler, yaratılan yeni suçlar, kokteyl örgütler, subliminal veya iltisaklı suçlar, adil olmayan kararlar, cezalar, cezaevlerinde yaşanan ölümler, tedavi görmeyen hastalar, işkence ve baskılar ve niceleri hakkında ne demeli?
Yazılırsa düzelir mi? Yazarsam ferahlar mıyım? İçimdeki beni acıtan vicdanımın sızısı durur mu? Adaletin sarayı yıkılır mı?
Ya insanların birbirine olan düşmanlığı konusunda yazsam hemen kardeş olur muyuz?
Sunni Aleviye, Türk Kürde, sağcısı solcuya, batılısı doğulusuna, erkeği kadına, cahili okumuşuna, Afganistanlı göçmenler Suriyeli göçmenlere düşman olmuş, düşman edilmiş! Amerika bir kardeş oluyor bir kalleş! Bazen fantayı döküyoruz protesto için bazen de portakal kesiyoruz, tehdit amaçlı!
O kadar çok bölündük ki yeniden toparlanmak neredeyse imkansız hale geldi. Yazsam ne değişecek? Yazsam düşmanlık bitecek mi? Yazsam Antalya’da Kürt avına çıkanlar, birisi Kürtçe konuştu diye kafasında şişe kıranlar özür mü dileyecek?
İçimden gelmiyor yazmak. Yazmak istemiyorum. Görmek istemiyorum. Bilmek istemiyorum. Unutmak istiyorum.
Kadın ve işçi cinayetleri, çocuk taciz, istismar ve tecavüzleri, ölümler, işkenceler, kötü muamele, yoksulluk, çaresizlik, adaletsizlik ve diğer tüm olumsuzluklar denizinde hayatta kalmaya çalışırken, yazarak yeniden hatırlamak, yazarak kabuk tutmaya yüz tutmuş yaraları yeniden kanatmak, acıları tazelemek, üzülmek, ağlamak istemiyorum!
Güzel şeyler yazmak istiyorum. Sevgiye dair, sevilmeye dair, doğaya, hayvanlara, çiçek ve böceklere dair güzel şeyler yazmak istiyorum.
Gülümseyen insanları, sevgiyle bakan gözleri, el ele tutuşmuş sevgilileri, derin sohbetlere dalmış dostlukları, mutluluk içinde oynayan çocukları, kendisini hayran bırakan doğayı, mutlu hayvanları, tertemiz akan nehirleri, denizde oynayan balıkları, yazmak istiyorum!
Bir gün yazmak istediklerime şahit olmayı, görmeyi, yaşamayı ve mutluluk içinde yazmayı istiyorum.
Kötülükleri yazmaktan yoruldum. Yazmak istemiyorum.
Güzellikleri yazmak için onların oluşmasına neden olmanın zorunluluk olduğunu, emek istediğini, bedel istediğini de biliyorum.
Bir gün mutlaka güzellikleri de yazacağım. Umudum tükenmedi. Yazacağım…
1956 Elazığ doğumluyum
1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsünden mezunum
Siyasi nedenlerle öğretmenlik yapmadım
1980 sonrası 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde tutsak kaldım
İşçi emeklisiyim