"Enter"a basıp içeriğe geçin

Deprem Gerçeği

Aşılmaz gerçeğimiz deprem, belki de “alıştığımız gerçeğimiz deprem” dersek daha doğru bir ifade biçimi kullanmış oluruz.
Bilindiği üzere, ülkemiz; fay hatlarının yoğun olarak geçtiği deprem ülkelerinden birisidir. Yapılacak çalışmalara bu bilinçle bakmak gereği vardır.
1999 Marmara depremi ve 2011 Van depremini; depremin merkezinde yaşayan biri olarak, bu büyük depremlerin üzerinden yıllar geçmesine rağmen, bilinç konusunda sağlıklı adımlar atılmaktan ve eğitimler verilmekten ziyade, depremle yaşamaya alıştırılma yoluna gidildi.
Bu psikolojik olarak bir tercih şıkkı olarak işaretlenebilir; Lakin alışmak ölüm getirmez dersek, bu defa da her afette binlerce, 10 binlerce kişinin ölümüne, yüzbinlerce kişinin sağlığını yitirmesine, milyonlarca insanın evsiz kalmasına sebep oluruz ki, bu da büyük vebaldir. Bu vebal altına girmemek için, deprem anında can kayıplarını ve maddi hasarları en aza indirmek için, yaşam alanlarının yani konutların, depreme dayanıklı yapılması, hali hazırda yapılmış olanların, güçlenebilir düzeyde ise güçlendirilmesi, güçlü değilse yıkılıp dayanaklı şekilde inşa edilmesi öncelikli olmalıdır.

Deprem anında yapılacak hareket eğitimleri, ilk şoku atlatma rehabilite eğitimleri, acil kurtarma ekipleri kurma ve eğitme, toplanma alanları, gibi birçok başlık altında toplayabileceğimiz bu maddeler, devletimiz tarafından ivedilikle yerine getirilmesi için çalışma yapılması, varsa da hızlandırılması gereği vardır.
Başta da belirttiğim üzere, bir deprem ülkesinde yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki irili ufaklı onlarca deprem yaşamamış olalım. Bunlar bazen 3 şiddetinin altında olduğundan, derinliği ise 5.km civarinda olunca çok fazla hissetmiyoruz. Ama 4 ila 5 şiddetinde olduğunda korkutucu olabiliyor. Hele 7. nin üzerine çıktığında ise korkunç tablolarla karşı karşıya kalabiliyoruz.
Bunu değiştirme şansımız yok, bu nedenle bu dezavantajı en aza indirmek gerekiyor, bu ise elimizdedir.
..
Mesela; 2011 Van depreminde ilk etapta sınıfta kalmamıza rağmen, daha sonra yapılan yaklaşık 15 bin konut, depreme dayanıklı planda projede yapıldığı için, insanımız huzur içinde yaşamaktaysa da, geriye kalan hasarlı ya da güçsüz yapıların da, bir an önce dönüştürülmesi gerekmektedir.
İnsan eğitimi ise maalesef bir arpa boyu ilerlememiş, “Bina yaptık kurtulduk” zihniyeti ise halen devam etmektedir.
Depremleri en az zararla atlatabilmek için, bu zihniyeti aşmamız gerekir.

1999 Marmara depreminde, on binlerce insanımızı kaybetmemize rağmen depremin yaşandığı bölgelere konut yapmaktan başka elle tutulur çalışma yapılmadığı gözle görülüyor maalesef. Yapılan hatalar tekrar ediliyor.
Kentsel dönüşüm, insan odaklı olmaktan ziyade, rantsal odaklı yürütüldüğü için ilerleme sağlanamamaktadır. Deprem sonrasında toplanma merkezleri diye tesbit edilen yerlerin çoğu AVM’lere dönüştürülmüştür. Allah göstermesin; İstanbul’da 7 üzeri bir depremde, on binlerce binanın yıkılacağı, onbinlerce insanın öleceği, bu işi bilen deprem uzmanları tarafından dillendirildiği halde, buna yönetim kademesindekiler tarafından yeterince kulak kesilmediği, yapılan çalışmaların alt seviyelerde kalmasından anlaşılmaktadır.
Umarım bilim adamlarının çıkardığı deprem haritaları ve depremden yookorunma tedbirleri harfiyen uygulanarak, deprem gelmeden önlem alınıp, olası bir depremde zararlar en aza indirilmiş olur.
Velhasıl kelam “sallanacak vaktimiz yok” bir an önce tedbirler alınmalıdır.
Unutulmamalı ki; önceden alınan tedbir hayat kurtarır.
Depremsiz günler dilerim…

Yavuz Yıldızbaş