Haklıyız, haklı çıkmak zorundayız düşüncelerimizi sadece haklı olmak üzere kuruyoruz çoğumuz. İnsanları dinlemek bile istemeyecek kadar haklıyız. Bizim düşüncelerimizin çok büyük bir kalkanı var çünkü. Bu kalkana kibir ismini vermişler yıllar yıllar önce. Çağımızda kibir insanları başkalaştırmakla kalmıyor, kibir insanları yaratıyor adeta. Kibir insanlarını detaylıca incelemek lazım.
Kimdir bu kibir insanları? Genellikle ruhları dünyanın hayal denizi içerisinde boğulmuş, düşüncelerini gözlerini kapatarak, kar altında kalan buğday tanesi gibi nerede nasıl yetiştirdiğinden, geliştirdiğinden bi’haberdir. Yalnızlık hülyalarını kalabalık ortamlara peşkeş çekmek için kurar. Ele aldığı her konunun üstündeki tozları bile silmeden bir karara varabilecek kadar zavallıdır.
Bir de çok fırtına yaşamıştır, kendi koy cennetinde. Zorluklar içerisinden gelmiştir, zorluğun ne olduğunu değerlendirmeden. Zamanı çok kıymetlidir mesela. Asla boşa harcamaz zamanını kendi boş dünyasında. Kimseye faydası dokunmadığı halde sevildiğini düşünür sesli bir şekilde o saçlarının altındaki zavallı inim inim inleyen beyin müsveddesiyle. Her işi mutlaka tamamlar, tamamlamazsa iş sorunludur, baştan böyle olmayacağını mutlaka söylemiştir. Gerçekten sevenleri, gerçekten dostları, gerçekten anlaşabildiği kimselerde vardır elbette. Kendisi gibi kuzeye bakan Yıldızı Güneş zannedenlerdir genellikle bunlar. Başı asla öne eğilmez, kibir çubuğunu eritmeden yutmuştur nefes yerine beğenmişlik dolan ciğerlerine.
Kibir insanı farklıdır, çok farklıdır. Özellikle de bunu fark edemeyen bundan kurtulmak istemeyen kibir insanları. Hayatta mutlaka bir yer gelmişlerdir mutlaka ama mutlaka. Görecek günleri vardır daha hayal keselerinde.
Orada kalması dileğiyle…
Bazan hayalperest, bazan müşkülpesent, bazan evcil. Ama genellikle hayalleri olan sıradan bir genç. (17 Yaşımdayım)