24 Haziran seçimleri sonrası hangi siyasi parti ya da koalisyon partileri ülkeyi yönetecekse eğitimdeki mevcut sorunlara kalıcı çözümler bulması gerekmektedir. Eğitimin her kademesinde sorunlar bulunmaktadır. Her kademenin kendi içinde öğretim, yönetim ve denetim sorunları bulunmaktadır. Bu sorunlara bakınca sistemsel sorunlar, yasal sorunlar, personel sorunları, fiziki sorunlar, müfredat sorunları, sınav sorunları, atama sorunları, tayin sorunları,…
Türkiye’de eğitim sisteminin öğretim, yönetim ve denetim boyutunda üniversitelerde yapılan akademik çalışmalara rağmen maalesef düzeltilemiyor. Hükümet programları, şuralar, kongreler, seminerler, stratejik planlar ve uluslar arası gelişmelere karşın eğitim sistemimiz, akademi camiasında hala tartışılmaktadır. Öğrencisinden velisine, öğretmeninden okul müdürüne, yöneticisinden deneticisine, esnafından iş adamına, bürokratından siyasetçisine, sporcusundan sanatçısına kadar herkes şikâyetçidir. Fakat şimdiye kadar, hiç kimse toplumsal mutabakatı sağlayacak bir çözüm sunamamıştır.
Türkiye’nin son yıllardaki eğitim durumuna baktığımızda:
Milli eğitimin denetim sistemi tamamen kaldırıldı. Köklü bir geçmişi bulunan, birikim ve tecrübeye dayanan, uzaman kadrosuna sahip denetim teşkilatı, siyasi ve bürokratik hesaplar adına, önce pasivize edildi, daha sonra da kaldırıldı. Deneticiler de, farklı kurum ve alanlara kaydırıldı.
Böylece eğitim sisteminin sorunlarını kimse teşhis edemeyecek, sorunları kimse dillendiremeyecek. Kendilerine bağlı sendikalardan istedikleri gibi itaatkar, eğitim sorunlarına çareler bulamayacak, okulda ve diğer bakanlık teşkilatlarında sadece siyasetin ve sendikanın vekilliğini yapacak temsilci pozisyonunda yöneticiler atadılar. Aykırı düşünen, muhalif olan herkesi yapılan yönetmelik düzenlemeleri ile tamamen devre dışı bırakacak bir sistem kurdular.
Okul öncesinden, yükseköğretim kurumuna kadar kurumların öğretim, yönetim ve denetim sisteminde hala kalıcı çözümler oluşturulmamıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu birbirinden habersiz, plansız, programsız ve koordinasyonsuz hareket etmektedirler.
Öğrenci sınav sisteminden, öğrencinin kurumlara yerleşmesine kadar her şey sorun olmaktadır. Her sistem bir önceki sistemi aratır duruma geldi. Dershaneler kaldırılacak dediler, maalesef tüm okulları dershaneleştirdiler. Buna rağmen nitelik sorunu devam etmekle birlikte daha da artmaktadır. Her tarafta kurs adı altında paket programlı dershane sistemine zemin hazırladılar. Veliyi ve öğrenciyi daha da telaşlandıracak ve dershane sistemine bağlayacak bir düzen oluşturdular. Kurslar öğrencinin okuduğu okullarda ve okulun öğretmenlerince verilmektedir. Öğrencilerin çoğu okuldaki öğretmenin performansını bildiği ve okul atmosferini hissettiği için kurs ortamına adapta olamıyor ve kurstan kaçacak fırsatı kollamaktadırlar. Çocuk okul, kurs ve ev arasında üçlü bir baskı sistemi altında bunalmaktadır.
Mezun olan eğitim fakültesi öğretmen adayları, eğitim kurumlarından arz ve talep dengesizliğinden, plansız ve programsızlığından dolayı, üniversiteler haddinden fazla kadro açmaktadırlar, bundan dolayı da haddinden fazla da mezun verilmektedir. Tabi nitelik boyutu da ayrıca tartışılmaktadır. Öğretmen atama sistemimiz, maalesef hala kalıcı bir çözüme kavuşturulamamıştır. Son yapılan düzenlemeler ile öğretmen atama sistemi siyasi ve sendikal istismara tamamen açık hale getirildi.
Son olarak da yapılacak öğretmen performans sistemi ile öğretmenler hem kurum içinde hem de kurum dışında yani öğrenci ve veli arasında tamamen savunmasız hale getirilecek. Kurum içerisinde personel arasında kamplaşma ve gruplaşmalara zemin hazırlayacaktır. Okulun eğitim kalitesini düşürecektir. Öğretmenin psikolojik açıdan ve zihinsel olarak okuldan kopmasına neden olacaktır.
Öğretimin daha geniş manası ile eğitimin insani boyutları tamamen devre dışı bırakılmaktadır. Fabrika ve işletme mantığı hüküm sürmektedir. Yöneticiler patron, öğretmenler işçi ve öğrenciler de ham madde olarak kabul edilmektedir.
Öğrenciler, okul içinde ve dışında denetimsiz, kontrolsüz teknoloji kullanmaktadırlar. Eğitim amaçlı, bilgi amaçlı ve üretim amaçlı olmaktan ziyade, zaman israfı ile birlikte asosyal kişiliklerini sosyal medya üzerinden sosyal hale getirmektedirler. Bu da öğrencileri, sanal dünyanın dehlizlerinde savunmasız hale bırakmaktadır.
Her siyasi parti YÖK’ü kaldıracağız vaadi vermesine rağmen, iktidara geldiklerinden sonra Stockholm Sendromu yaşıyor gibi, her iktidar partisi YÖK ile evlenmeye çalışmaktadır. YÖK’ün akademyanın üzerinde baskı sopası olmaktan başka bir görevi yoktur. YÖK’ün akademyaya imkân sunacak, alan açacak hizmetler sunacak kurul haline getirilmesi gerekmektedir. Üniversitelerin öğretim, yönetim ve denemin sisteminin, personel kadrosunun hiç olmazsa niteliğinin korunması ve asıl amaç olan daha nitelikli hale getirilmesi gerekmektedir.
24 Haziran seçimleri sonrası hangi siyasi parti ya da koalisyon partileri ülkeyi yönetecekse eğitimdeki şu sorunlara kalıcı çözümler bulması gerekmektedir:
Tüm eğitim sistemlerinde (okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise, üniversite) öğretim, yönetim ve denetim sisteminin işlevsel hale getirilmesi ve niteliğinin arttırılması,
Sınav sistemine dahil olan öğrencilerin seçilmesi ve yerleştirilmesindeki aksaklıkların düzeltilmesi, seçme ve yerleştirme sırasında bilimsel ve objektif kriterlerin belirlenmesi ve yöntemlerin uygulanması,
Kurs ve dershane sisteminin bir bütünlük içerisinde yeniden düzene konulması,
Özel eğitim ve öğretim kurumları ile kamu eğitim ve öğretim kurumları arasındaki nitelik ve kalite farkının ortadan kaldırılması,
Öğretmen adaylarının yetiştirilmesinde bilimsel yöntemlerin uygulanması ve öğretmen atamalarında bilimsel ve objektif kriterlerin belirlenmesi ve yöntemlerin uygulanması en önemlisi mülakat sisteminin kaldırılması,
Okul yöneticilerinin atanmasında bilimsel ve objektif kriterlerin belirlenmesi ve yöntemlerin uygulanması,
Eğitim kurumlarına ödenek ayrılması, her okulun ödeneğini okulun kendi hesabına yatırılması,
Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim, yönetim ve denetim kadrosunda çalışan personelinin ekonomik ve sosyal konularda memnun edecek adımların atılması,
Milli Eğitim Bakanlığı personelinin tayin ve atamalarının düzene konulması, aileleri mağdur edecek uygulamalardan vazgeçilmesi,
Denetim teşkilatının faaliyete geçirilmesi ve denetim personelinin yetiştirilmesi, seçilmesi ve atanmasında bilimsel ve objektif kriterlerin belirlenmesi ve yöntemlerin uygulanması,
Öğretim üyeleri adaylarının seçilmesi, yetiştirilmesi ve atanmasında bilimsel ve objektif kriterlerin dikkate alınması ve yöntemlerin uygulanması, adrese teslim atamaların önüne geçilmesi,
Üniversitelerde akademik ve bürokratik oligarşinin engellenmesi, gibi bir sürü sorun kalıcı çözüm beklemektedir.
Eğitim sistemimize bakınca:
Her hükümet bir önceki hükümeti, her bakan bir önceki bakanı, her müsteşar bir önceki müsteşarı, her yönetici bir önceki yöneticiyi, her öğretmen bir önceki öğretmeni aratır hale geldi.