Uzun süredir el ayak çekmeyi düşünmeye başladım, bir kıymeti yok. Dediklerimin hiçbirinin hiçbir karşılığı maalesef olmadı, olmuyor. Amacım neydi, nereye geldim ve nelerden korkuyorum? Bir bilseniz…
Karşılıktan kastım şunlar değil: Yeterli sayıda okunma, dediklerimi yorumsuz kabullenme, eleştirilme, sevilememe, desteklenmemek… Bunlar yapıldı veya yapılmadı diye değil. Karşılıktan kastım eskiden yapıp ettiklerimi biliyordum. Farkında değildim, gülüp geçiyordum. Şimdi öyle değil! Karşılığı yok dediğim kimse kimseyi anlamıyor ben yazdıklarımın hikmetini kendimde dahi bulamıyorum. Çürümüşüz ama şatafatla bir yerlere varmaya çalışıyoruz. Şikayetçi olduklarımızı yapıyoruz, buna ve nicesine bende dahilim. Ben sadece birkaç kelime sarf ettim/ediyorum. Gayem yarın evlenmek kısmet olursa çocuklarıma daha güzel bir ülke bırakmak. Bir nesil daha harap olmasın, kendimizi kurtarmak bencilce davranma bir çözüm olamadı/olmayacak. Sevin diye değil aksine eleştirin diye kalem oynattım. Ve ben sevgi pıtırcığıda değilim. Mesele birbirimizi biraz daha anlamak. Güzel bir yarın için okumak gerekir. Ülkem var olsun diye diye yazmak gerekir dedim…
Netice mi? Açık söylemek gerekirse olanlar tamı tamına şöyle: Yaftalama var, demagoji var, anlama kaygısı yok, değerlere saygı yok, hakaret var, değerler üzerinden saldırı diz boyu, simanın düşünceden daha fazla beğenilmesi dolardan pahalı vesselam. Daha ne diyeyim ki? Olacak gibi görünmüyor. Çünkü Suriye olmayı kabullenmiş/kanıksamışız. Ben ve aklı başında tüm bireyler Norveç olalım diyoruz, kimse inanma zahmeti için çaba göstermiyor. Suriye olmayı kanıksadığımız kadar Norveç olmayı kanıksasaydık… Neyimize lazım Norveç olmak ne haddimize. Değil mi?
Bu yazım kendim başta olmak üzere herkese sitemdir! Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Selahaddin Eyyubi, Mustafa Kemal Atatürk… Atalarımız ayağa kalksaydı varya yemin ederim yüzümüze tükürürlerdi. Bunun için miydi mücadelemiz? Bu girdap için mi, referans her yeri sarsın diye mi, kimse kendini eleştirmesin amaçlı mıydı? Diye sorduklarında sadece bir sessizlik kalırdı boğazımızda. En derinlerden çürüyoruz, artık yeter.
Uzun bir müddet olmayacağım, kendimi aramaya çıkıyorum. Kendimi aramadan/bulmadan yazmak sakat iş. Kendimi, içinde yaşadığım toplumu ve hayatı anlamlandırdıktan sonra geri döneceğim. Eğer kısmet olursa tabi! Acım umudumdan büyük, acımı küçültmeye ve umudumu büyütmeye gidiyorum. Kendime sıkça şunu soracağım: Ben kimim? Umarım döndüğümde daha güzel konulardan konuşuruz ve yazdıklarımın bir karşılığı olur. Şimdilik kısa bir süreliğine sağlıcakla kalın.
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).