Vantrilok, konuşurken sesin başka yerden geldiği izlenimini verebilen kişiye denir. Gösterinin başarılı olması, yani sesin kendinden değil de başka bir yerden geldiğini düşündürmek içinse, yanında bulunan kuklasına abartılı hareketler yaptırır ve yüksek sesle konuşturur. Böylelikle izleyen kişi sesin asıl sahibine odaklanamaz.
Uzun zamandır ülkemizdeki muhalefetin durumu tam da budur.
Evet bir şeyler söylüyorlar. Sürekli bir şeylere karşılar. Ama neye karşı olduklarını tam kestiremiyor olacaklar ki bir dedikleri diğerini tutmuyor. Çünkü sesin sahibi başka. Onlar sadece -mış gibi yapıyor. Kavurmacı’nın tahliyesine “damatlar dışarıda, gariban içeride” diyen Kılıçdaroğlu yeniden tutuklanması ile ilgili olarak “tutuklanmasını doğru bulmuyorum” dedi.
Şimdi burada kendisinin birbiriyle çelişen açıklamalarını tek tek yazmaya kalkmak mümkün değil elbette. Benim asıl dikkat çekmek istediğim nokta, talimat üzere olduğu aşikar bu sözde adalet yürüyüşüdür. Daha düne kadar “parti içi gizliliği ihlal”den disipline vekil sevk edenler bugün “devletin gizliliğini” ihlal edenler için güya adalet istiyor. Mesele gerçekten adalet mi yoksa “mesele adalet değil, sen hala anlamadın mı?” ayarları yeniden mi yükleniyor?
Kılıçdaroğlu gerçekten Berberoğlu için mi yürüyor yoksa kendisi için mi? Nitekim Can Dündar “bana görüntüleri Berberoğlu verdi” diye itiraf edip beş yıl aldı. O zaman şu soruyu sormak gerek. Berberoğlu’na bu görüntüleri kim verdi?
Yaklaşık bir hafta önce CHP Grup Başkan vekili Engin Altay Berberoğlu’nun tutuklanması ile ilgili İstanbul Adalet Sarayı önünde “Gün gelecek, bu dosyalar nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanacaktır” açıklamasında bulundu.
Peki Erdoğan hangi savaşın suçlusu?
Ülkemizde PKK ve FETÖ terör örgütleri ile yapılanın mi, yoksa sınırımızda sözde Kürt Devleti kurmak isteyen PYD, YPG, DAEŞ ve adını sayamadığım onlarca terör örgütü ile yapılan savaşın mı? Sahi siz tam olarak hangisine karşısınız?
Onlarca komplo teorisi sayabilirim size. Ama benim en çok üstünde durduğum ikinci bir gezi kalkışması girişimi. Geçtiğimiz günlerde Halk Tv canlı yayınında CHP Ankara İl Başkanı Adnan Keskin “bu yürüyüşü kesmezsek var ya bu yürüyüş çok şeye gebe” diyerek ağzından baklayı çıkardı. Sunucu ise eliyle sus işareti yaparak Keskin’i uyardı.
Eylemden eyleme koşup duruyorlar. Tencere tava, duran adam, kırmızılı kadın, kırmızı fularlı kız, Berkin Elvan, zıplayan eylemciler. Şimdi de kendi deyimleriyle “Gandhi yürüyüşü”. Sürekli toplumu kaşıyorlar. Muhtemel bir karışıklık ve kaos yaratmak adına ellerine geçen her fırsatı kullanıyorlar.
Demem o ki; dünya yeniden dizayn için son düzlüğe girmiş durumda. Kartlar karıldı. Herkes elindeki son koza kadar oynayacak orası kesin. Ve en önemli soru;
Biz bunlarla uğraşırken aslında vantriloğu gözden mi kaçırıyoruz?
Selam ve Saygıyla…