Bu haftaki yazımda ülkemizin özellikle son dönemlerinde yaşanılan ve halkımızı ciddi manada yaralayan hadiseleri ele alacağım.
Özellikle şu son iki hafadır yaşadığımız olaylar gerçekten yenilir, yutulur olaylar değildir. Peki nedir bu olaylar? Önce Tuscon toplantısında bulunmuş, orda yapılan hakaretvari konuşmaları ayakta alkışlamış, Fetö’ye maddi kaynak sağlamış bir kişi olan Ömer Faruk Kavurmacı’nın tahliye edilmesidir. Hem de özel bir hastanede aldığı raporla. Bu konu hakkında çok şey söylenebilir. Fakat değerli 15 Temmuz şehidimiz Halil Kantarcı’nın eşi her şeyi anlatmış, bizim de bunun üstüne bir söz söylemek haddimize değildir. Peki şehidimizin eşi ne diyor?
“15 Temmuz… 16 Temmuz sabahı henüz eşimin şehadet haberini almadan önce bir yandan korku ve endişe ile eşimden gelecek bir haber beklerken bir yandan da TV de gelişmeleri seyrediyordum. Köprüde 60 ölü var dediler. Ve ben “60 haneye ateş düştü dedim “içim yandı. Eşimden haber yoktu “acaba dedim acaba o da mı? “Sonra “hayır olmaz, o gittiği her yerden döndü ” dedim, benim içim hiçbir zaman olmadığı kadar rahat, eğer ona bir şey olsaydı ben hissederdim benim de canım yanardı “diye teselli ettim kendimi, ama dinmeyen bir merak … Sonra acaba” şehit oldu da o yüzden mi içim rahat ” diye düşündüm, ” yok değildir, çıkıp gelecek, fotoğrafını çekip Twitter’a koyacak ve ” ben buradayım, beni merak etmeyin ” diyecek dedim ” evin içinde deli gibi dönüp dururken. Bir sürü telefon sesinden sonra bir zil sesi, iki arkadaş geldi ” Halil yaralı, hastane de seni götürmeye geldik ” dediler ve hastanede şehadet haberini aldım.
16 Temmuz günü tüm bu olup bitenlerle ilgili sadece şunu düşündüm. ” ortada bir iktidar kavgası vardı, olan masum onca insana oldu. Ve şimdi “ibadet kısmı ” tabir edilen bir sürü iyi niyetli, KANDIRILMIŞ, insanın canını yakacaklar, o “ihanet kısmı” tabir edilen ensesi kalınlara hiçbir şey olmayacak, onlar bir yolunu bulur sıyrılırlar muhakkak ” dedim herkese. Ne yazık ki adalet yok biz bunu en iyi bilenleriz, 28 Şubat mağdurları hala içeride ama 28 Şubat zalimleri nerede? bilemiyoruz. Bir 20 yıl sonra da 15 Temmuz mağdurlarını konuşacağız ama 15 Temmuz zalimlerinin yerini bilemeyeceğiz. Benim eşim hiç kimsenin yerini sağlamlaştırmak için canını vermedi, tek bir gaye Allah Rıza’sı, vatan sevgisi, milletin selameti … Ve ben yine bunlar için kendi Canımdan, 3 evladımdan vazgeçerim seve seve zira sonu şehadet. Ama çok kırgınım, çok öfkeliyim. Ne olur du beni haksız çıkarsaydınız? Bir sürü insanı okulunda okumuş, sohbetine gitmiş, bir şekilde ilişmiş diye işinden gücünden ettiniz, ceza evlerine attınız hatta hiç ilgisi olmayan insanları bile mağdur ettiniz fakat esas zalimlere hiçbir şey olmuyor. Madem zalimleri cezalandıracak gücünüz yok o zaman masumları bırakın gitsinler, onların çocukları mağdur olmasın. Her yere çöreklenmiş ama siyasete ve siyasi yakınlarına bulaşmamış olan fetö yü ve onlara mensup hakiki zalimleri İlahi adalete bırakırız, önümüze bakarız. Tutmayacağınız, ya da tutamayacağınız sözler vermeyin, yaramıza tuz basmayın, gözümüze soka soka canımızı yakmayın, kanatmayın, acıtmayın artık, yakmayın yüreğimizi … En nihayetinde ” Kavurmacılara özgürlük ” dillerde şarkımız olarak kalır bizim …”
İkinci olay ise dün gerçekleşen yine aynı yapıya maddi destek sağlamış, baklavacılar kralı Serdar Seyidoğlu’nun tahliyesidir. İnsan düşünmeden edemiyor. O kadar gariban kişi ihraç edilip içeriye atılıyor, çoğu hüküm giyiyor. Bu kişilerin de taban olduğu söyleniyor. Bunlarda tahliye olmazken, bu işin omurgasını oluşturan kişiler tahliye ediliyor. Aslında söylenecek çok söz var. Fakat bu söyleyeceğim sözlerin de karşılık bulamayacağını bildiğim için, bu olayı güldürürken düşündüren Nasrettin Hoca’nın bir hikayesi ile yazımı sonlandıracağım.
“Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar ona bize düdük alırmısın hoca demiş. Aralarında bir çocuk Nasrettin hocaya düdüğü alması için para vermiş. Nasrettin hoca yola çıkmış çocuklar Nasrettin hocayı merakla bekliyorlarmış. Nasrettin hoca sonunda düdüğü almış ve sadece parayı veren çocuğa aldığı düdüğü vermiş. Diğer çocuklarda Nasrettin hocaya hoca bizim düdüğümüz nerede demiş Nasrettin hocada parayı veren düdüğü çalar demiş…”
Bunun üzerine söz söylenmez herhalde değerli okurlarım.
Araştırmacı-Yazar
Ahmet MİRZAOĞLU