"Enter"a basıp içeriğe geçin

Rüzgarı Tersten Almak Ve İYİ Parti

Kişinin kendini olgunlaştırması, bir yönüyle kendisine “yeni” bir şey söyleyebilmesi ile iltisaklı bir eylem. Dün halet-i ruhiyesinde bulunan ucuz bir kavramın bir şekilde daha kemal bir manaya devinimi, bu yeni gelen mana/algının eskiye nazaran çok daha latif ve ince olması kişinin olgunluk hanesine artı bir puan olarak yazılıyor. Tabi bunun dışardan fark edilmesi her zaman kolay olmadığı gibi hiç bir zaman lüzumlu da değil. Bireyin kendi iç dünyası içinde yaşadığı ruhi, fıtri, akli hareketler kimseye karşı sorumlu olmadığı münferit tavırları iken gel gelelim siyaset bu münferit olanın bir şekilde kamuya açılmasını zorunlu kılıyor. Toplum takipçisi veya muhalifi olduğu siyasilerin doğal olarak “niyetinin” ne olduğuna bakıyor. Eylemin niyetle örtüşmesi her halde tutarlılık olarak kabul görürken, arada bir zıtlık olması durumunda taraflar o gediği genellikle “niyet” ile kapatmaya yöneliyor. AKP’nin AB uyum yasaları sebebiyle yaptığı alkol düzenlemesi, CHP’nin cumhuriyet mitinglerinden kısa bir süre sonra gerçekleştirdiği başörtülü vatandaşlara rozet takma tavrı gibi olaylarla alakalı toplumun  gösterdiği “niyet okuma” refleksleri meselenin hangi seviyede olduğunu gösteren uç örnekler olarak sıralanabilir.

İyi partinin de gerek kuruluş süreci, gerekse kendisine yüklenen beklentiler açısından ciddi bir şekilde rüzgarı arkasına aldığı yadsınamaz bir gerçek. Özellikle bazı ulusalcılar Meral Akşener’in eski söylemlerine nazaran daha kabul edilebilir bir pozisyonda olmasını, daha doğrusu yaşadığı değişimi taktirle karşılıyor, bunun toplumda da bir değişim rüzgarı estireceğinden ümitle, muhafazakar kesimden oy alabileceği beklentisine giriyor. Bunda haklı oldukları yerler olmasına karşın çok ciddi hataya düştükleri bir kaç mesele var.

Öncelikle tabanlar, bir şahsın kendi anlam dünyası içinde kendisi için yeni olan bir şeyler söylemesine değil, toplum için yeni bir şeyler söyleyip söylememesine bakıyor. Haliyle bugün Meral Akşener’in yenilikçi bir yaklaşımla söylediği söylemlerin tamamı daha öncesinde AKP tarafından 15 yılda söylenmiş, kullanılmış hatta belki süresi dolmuş kavramlar. Buradan çıkarılacak sonuç Akşener’in söylem ve tavırlarının toplum için değil belki en fazla kendisi için “yeni” olduğudur. Dolayısıyla bu “yeni”, muhafazakar kesim nezdinde laik kesimde olduğu gibi bir karşılık bulmuyor. İşin daha ilginç tarafı ise buradan sonra başlıyor. Başlangıçta AKP’den oy koparması niyetiyle pozitive edilen iyi parti, kısa bir süre sonra kendisi için güdülen niyetlerin de ötesinde başka bir pozisyona erişmiş durumda. Bugün bazı CHP seçmeni önümüzdeki seçimlerde oyunu Akşener’e vereceğini en yüksek perdeden dile getiriyor. 2015 seçimlerinde AKP’ye zarar verme hissiyatıyla HDP’ye verilen taktiksel ve “emanet” desteğin aksine bu sefer bağlı bulunduğu partiye bir ders vermek, tepkisini ortaya koymak hissiyatıyla iyi partiye bir eğilimde bulunuyorlar. Parti içi şiddetli muhalefetten tutun da tabana yayılmış bıkkınlık hissiyatına kadar yayılan “Yeter artık” söyleminin ilk defa Tayyip Erdoğan’dan sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na da yöneltildiğini gözlemlemek mümkün. Sanki Akşener’in “yeni”si, muhafazakar kesimde bir karşılık bulacağı yerde laik kesime kendince bir “yeni” veriyor gibi.

Anlaşılan aylar öncesinde AKP’de ki oyları böleceği umuduyla rüzgarı arkasına alan iyi parti, böyle giderse asıl oyu CHP’den koparacağa benziyor.