Bazen bir serzeniş bazen de yutkunurken boğazıma oturan bir yumru. Ne bir adım ileri ne bir geri. Sayıp durmuşum yerimde hep. Geçtiğimi sandığım yollar bir döngüymüş meğer. Sanrılar görmüşüm çemberin içerisinde. Değişkenler olaylarda, süreklilik karakterlerdeymiş aslında… Elbet bir çıkış bulunur telaşında aradım doğruyu. Görünmeyenin ardındaki gerçek, ya esiri olmanı sağlayacak…
Yorumlar kapalıFikir Kazanı Yazılar
“Köklerden Dallara Uzanan Bilgelik” Eğri Dağı’nın Zirvesinde Kitap mı Tablet mi? Eğri Dağı’nın zirvesinde, rüzgarların toz bulutlarıyla zaman geçirdiği Tozlu Tepesi’nin tam ortasında, iki yolun bitiştiği noktada Bilgin adında yaşlı bir kitap yaşardı. Onun mekânı bu rüzgarıyla ve tozuyla meşhur Tozlu Tepesi’ydi. Sayfaları, asırlardır sakladığı bilgilerin ve hikâyelerin izlerini taşır,…
Yorumlar kapalıBir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde cep telefonları, küçük birer bilgisayar iken tek dokunmayla ya da tıklamayla ulaşılan, yepyeni bir dünya varmış. Robotlar konuşur, lak lak eder, sonra da vak vak, bazen de vah vah edermiş. Uzay gemileri uçarken, bilgisayar oyunları, çocukları büyülermiş. Kodlar yazarak, hayaller…
Yorumlar kapalıPek çok kişi gibi ben de zor günlerin ikileminde kalmış karasız biri olarak, kendimle didişiyorum. Günlerdir, bir yanım: “Haksızlıkları gör-duy-oku-düşün-yaz!” Bir yanım ise: “Çık sokağa hesap sor, bağır çığlık at!” Diyor. Ben ise olanları: görüyor, dinliyor, araştırıyor, okuyor ve iç çığlıklarıma ses vermeden susup otuyorum. Susmak niye? Görmek, duymak, okumak,…
Yorumlar kapalıİstanbul’un tarihi yarımadasında, dar sokaklarda ağır ağır yol alan Çelik Kaplan, her adımında pardon tekerinin her dönüşünde geçmişin izlerini taşıyordu. Zamanın yıprattığı taşlara basarken, varlığı tarihin canlı haline bir selamdı. Diğer yanda Fütüristik Vadi’nin geniş ve parlak yollarında Neon Kartal, güneşi yararak rüzgâr gibi süzülüyordu; arkasında hız, teknoloji ve özgürlüğün…
Yorumlar kapalıİstanbul’un güzelliği, yoğunluğu ve insanı kendine bağlayan bin bir rengi içinde, bir yapay zekâ laboratuvarında, Zekai isimli robot, Necip Fazıl’ın “Bir damla kanım olsa, senin için dökerdim(!)” mısrasını mırıldanıyordu. Mırıldanıyordu çünkü çipine neredeyse tüm eserler yüklenmişti. Ancak bir robotun kanı olamazdı. Zekai, bu sözün anlamını kavramaya daha doğrusu kodlarıyla değerlendirmeye…
Yorumlar kapalıTeknolojinin nabzının attığı Türkiye’nin yemyeşil vadilerinde, tepelerinde, Çatalharman’ın mistik atmosferinde bulunan eski bir taş evde, bilim ve doğanın sınırları zorlanıyordu. Eski bir taş evde, biyolojik ve yapay zekânın eşsiz bir karışımıyla, yepyeni bir yapay zekâ robotu şekilleniyordu. Bu varlık hem organik kökleriyle toprağa bağlı hem de dijital zihniyle evreni keşfediyor.…
Yorumlar kapalı