Hain darbe girişiminin izleri devam ederken onlarca masum insanın işinden olmasına. Hukuk ve adalet kavramının bir tarafa bırakılmasına. Ve daha nicesine bir itirazdır. Haluk, Levent, Yunus, Zeynep, Nida, Hülya… için tek değildir. Bu itiraz herkes içindir. Kanun hükmünde kararnamelerle başlayan süreç hala devam etmektedir. Kesinlikle farklı düşüncelere (ideolojilere, takımlara…) sahip olabiliriz. Lakin sahip olduğumuz düşünce ne olursa olsun bizi hak ve hakikatten ayıracak düzeye varmamalıdır. Eğer ifade ettiğim tarzda düşüncelerimiz bizi hakikaten alıkoyarsa, bizler düşüncelerimize değil düşüncelerimiz bize hakimiyet kurmuş demektir. Ve bu bizim için bir felaketin başlangıcı olacaktır. Eğer bizler ahlak sahibi insanlarsak bu gidişata bir dur demeliyiz. Sıra bize gelene kadar susmak yerine hakkı söyleyip konuşmanın günüdür. Bugün bir fırsattır bu gemi limanı terk etmeden, bu tren raydan çıkmadan (hatalar aşılamayacak hale gelmeden). Bugün günlerden itiraz etmenin günüdür. Bugün her kesimin herkesi dinlediği (birbirimizi dinlediğimiz) bir gündür. Bugün günlerden itirazım var. Peki isterseniz bu itirazı ana hatlarıyla görelim. Ama en öncesinde hain darbe girişiminin toplumu nasıl bir hale getirdiğini hatırlayalım mı? Şöyle bir hal almadık mı? Herkesin herkese vatan haini olabilir mi? Şüphesi ile baktığı bir hale büründük (zannımca öyle oldu). Ve netice…
Dilerseniz lafı fazla teferruatlı hale getirmeyelim (sizleri sıkmayalım).
İtiraz ettiğim olayı kısaca ifade edeyim. Kanun hükmünde kararnamelerle masum insanlar işinden atılıyor. Bu işten atma yetmezmiş gibi birde Sosyal güvenlik sigortalarına KHK (kanun hükmünde kararname) ile işten atılmıştır. Şeklinde sisteme geçiriliyor ( kısaca işten atılan o masum bireye acından öl deniyor). Yapılan bu zorbaca uygulamanın hak, hukuk, insanlık… Hiçbir kavrama sığdırılamayacak kadar ağır olduğunu bilmeliyiz. Olanlar bir tek bunlarla mı sınırlı? Kesinlikle hayır. Aylarca hapiste kalan insanlar hapisten çıktıktan sonraki maddi, manevi enkaza maruz kalmaları. Tüm bunlar yetmezmiş gibi birde bundan faydalanarak dalkavuklukla ortada gezinenlere ne demeli? Bu tarz olayların daha nicesi örnek verilebilir. Yapılan tüm bu hatalara, kötülüklere, yanlışlara (adına ne dediğiniz pek mühim olmaksızın). İtirazım var.
Umarım yazıyı okuyacak olanlar olaya sosyal psikoloji çerçevesinden bakar (siyasi değil sosyal açıdan değerlendirmeniz ümidiyle. Ve kısacık bir not bundan sonraki yazım adaletle ilgili olacaktır. Düşünce ve önerilerinizi bekliyorum).
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).