Son senen geldi çattı ey Şaban!
Ne idin, ne oldun, ne olacaksın?
Hayat bir su içimi kadar kısa…
Gençliğine doymadan geçiyor…
Ölmeye hazır ol!
Bu dizelerin sahibi Çarşambalı önemli bilim adamlarından olan Şaban Kuzgun. 1974 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi son sınıfta iken karnesinin arkasına yazmış bu mısraları… Daha o yılarda “Ölmeye hazır ol!” diyerek kendini her an ölüme hazırlamaya çalıştığı anlaşılan Şaban Kuzgun, ani bir kaza sonucu genç sayılabilecek bir yaşta vefat etti. İlmî olarak en velûd olacağı çağda vefat eden Şaban Kuzgun’u tanıyanları, akademisyen arkadaşları ve öğrencileri çalışkan, merhametli, sevgi dolu, milletini ve vatanını çok seven, haksızlığa tahammülü olmayan tam bir “Gönül İnsanı” olarak tanımlamaktadırlar.
İlahiyat eğitimimde Dinler Tarihi dersime giren hocamın ve yüksek lisans eğitimimde danışmanlığımı yapan hocamın da yetişmesinde büyük emekleri olmuş Şaban Kuzgun hocanın… Yani hocalarımın hocasıdır, Şaban Kuzgun. Lisansüstü eğitimim sırasında bir gün hocamız paramızın olup olmadığını, bir sıkıntımızın olup olmadığını sormuştu ve Şaban Hoca’nın her zaman onlara paralarının olup olmadığını, sıkıntıları olup olmadığını sorduğunu ve hocalarından böyle öğrendiklerini anlatmıştı. Her dersimizde muhakkak bize en azından çay ikramında bulunan hocam yine bu özelliğinin de hocası Şaban Hoca’nın bir özelliği olduğunu söylemişti. Şaban Hoca’nın öğrencisi olmuş ve sonrasında akademisyen olduğu okulunda hocasıyla yedi yıl aynı odayı paylaşmış Huzeyfe Sayım, Şaban Hoca’nın zor şartlar altında okuduğunu anlattığını hatta öğrencilik yıllarında pazarcılık ve işportacılık dahi yaptığını anlattığını söyleyerek, Şaban Hoca’yı yardım istemek için her öğrencisinin başvurabileceği bir hoca olarak anlatmaktadır. Hoca’nın çok eski arkadaşlarından olan Dinler Tarihçisi Harun Güngör, Şaban Hoca’nın bir öğrencisine kız istemek için Ankara’ya gittiğini kızın verilmek istenmemesi üzerine kızın babasını ikna için akşam sekizden ertesi gün sabah üçe kadar dil döktüğünü ve yine başka bir öğrencisi için de kız istemeye Çankırı’ya kadar gittiğini hatta dönüşte kaza yapmasına rağmen bundan hiç şikayetçi dahi olmadığını anlatır.
Türkiye’de Ahmet Mithat Efendi, Hilmi Ömer Budda, Annemarie Schimmel ve Hikmet Tanyu sonrası Dinler Tarihi alanında yetişmiş en önemli kuşaktan Şaban Kuzgun. Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun yetiştirdiği Günay Tümer, Mehmet Aydın, Abdurrahman Küçük, Ömer Faruk Harman ile aynı kuşaktan. Arapça, İngilizce yanında az miktarda da olsa İbranice ve Farsça bilen Şaban Kuzgun, “Dinler Tarihçilerinin Kutbu” olarak kabul edilebilecek Prof. Dr. Hikmet Tanyu ve Prof. Dr. Bahattin Ögel’in yönetiminde “Hazarların Yahudileşmesi ve Karaî İnancı Üzerine Bir Araştırma” adlı çalışmasıyla doktor, “İslam Kaynaklarına Göre Hz. İbrahim ve Haniflik” adlı çalışmasıyla da doçent unvanını almıştır. Yıllarca Yüksek İslam Enstitüsü ve İlahiyat Fakültelerinde “Dinler Tarihi Bilim Dalı”nda akademisyen olarak görev yapmış olan Şaban Kuzgun, birçok öğrenci yetiştirmiştir. Akademik hayatı boyunca yüzlerce lisans öğrencisini eğitmenin yanı sıra yedi doktora, on tane de yüksek lisans tezi yönetmiştir. Basılmış olan beş tane kitap, çeşitli akademik hakemli dergilerde yayınlanan onlarca akademik makale, değişik yerlerde sunulan tebliğler, bildiriler, araştırma raporları bırakmıştır ardında. Özellikle Yahudileşmiş bir Türk boyu olan Hazar Türkleri ile ilgili yapmış olduğu doktora çalışması akademik dünyada çok ilgi görmüş ve bu araştırma “Hazar ve Karay Türkleri” adıyla kitap olarak da basılmıştır. Şaban Kuzgun’un İlahiyat çevrelerinde heyecan oluşturan diğer bir eseri de “Dört İncil, Yazılması, Derlenmesi, Muhtevası, Farlılıkları ve Çelişkileri” adlı eseridir. Hıristiyanların kutsal olarak gördükleri dört İncil arasındaki çelişkilerin ortaya konduğu bu eser sahası açısından çok önemli bir eserdir. Hocanın doçentlik tezi de “Hz. İbrahim ve Haniflik” adıyla kitap olarak basılmıştır. Bu eserlerin yanında “Kayseri ve Çevresindeki Ziyaret ve Ziyaret Yerleri” ve “Dinler Tarihi” isimli iki eseri daha bulunan hocanın Dinler Tarihi alanında onlarca akademik makalesi de mevcuttur.
Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü ile Erciyes Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültelerinde görev yapmış olan Şaban Kuzgun, 1988-1989 yılları arasında Kuveyt Üniversitesinde Araştırmacı Öğretim Üyesi olarak, 1994-1999 yılları arasında da Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde dekan olarak görev yapmıştır. 1996 yılında Dışişleri Bakanlığı tarafından bir heyetle on beş günlüğüne İran’a görevli olarak gönderilmiş, 1997 yılında da Cumhurbaşkanlığı tarafından Türk-İsrail Antlaşması için bir heyetle İsrail’de bulunmuştur.
Hocalarına karşı da çok vefalı olan Şaban Kuzgun hocası Hikmet Tanyu’nun yapmayı planladığı fakat gerçekleştiremediği bir projeyi yapmayı hedefliyordu. Türkiye’nin tamamının inanç coğrafyasını çıkarmayı amaçlayan bu çalışmaya başlayan Şaban Kuzgun, bu çalışmasını maalesef nihayete erdirememiştir. Lisansüstü eğitim gören öğrencilerine yaşadıkları ilin veya memleketlerinin inanç coğrafyalarını geleneklerini araştırmayı tez konusu olarak veren hoca buradan elde ettiği veriler ve kendi topladıklarıyla büyük bir proje hayal etmişti. Şüphesiz siyasî olarak karşılığı da olan bu projenin tüm ülke sathında ses getirmemesi olanaksızdı. “Dinlerarası Diyalog” konusunda çekinceleri olan ve daha önceden Urfa’da yapılan Dinlerarası Diyalog Sempozyumu’na alternatif olarak yapılan bir sempozyum sonrası dönüşte Şaban Kuzgun, Kayseri yakınlarında 14.05.2000 tarihinde elli yaşındayken vefat etmiştir.
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 2000 yılında basılan “Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi”nin 5. Sayısı ‘Prof. Dr. Şaban Kuzgun Armağanı’ başlığıyla hoca için basılmış; ayrıca Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 2001 yılında basılan “Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi”nin 11. Sayısı ‘Prof. Dr. Şaban Kuzgun’un Anısına’ başlığıyla hocaya armağan edilmiştir.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.
1982 Samsun Çarşamba
İlahiyat Edebiyat Adalet
Öğretmen