"Enter"a basıp içeriğe geçin

Sanal Kuşatma ve Kimliksiz Gençlik ?

Helal ve Haram Arasında Bir Nesli Muhafaza Etmek…

Ey insanı kâmil, değerli dostlar, kıymetli küçükler, velilerim, değerli meslektaşlarım ve yolunu gözlediğimiz o güzel gençlik… Bugün sınıfa girdiğimizde sıralarda oturan evlatlarımızın yüzlerine baktığımızda ve uzun uzun düşündüğümüzde eleri görüp neleri ıskalıyoruz?

Sonra sokaktaki, sonra da sanal alemdeki gençliğe bakalım. Bir öğretmen, esnaf, anne, baba, terzi, manav,bakkal, sanatçı… olarak sadece tahtaya formül yazan, sıfat, zamir, fiilimsi, mevsimler, karekök, nota, perspektif, soğuk renkler anlatan bir memur, elma satan bir manav, domates yetiştiren bir çiftçi, gömlek diken, paça tamir eden bir terzi veya sadece bilgi aktaran bir öğretmen değil; bir gönül mimarı olma gayretinde olmalıyız. Yani derdimiz o yolda olmak, dertlenmek olmalı. Hep başkasına bırakmak olmaz. O yazsın, bu düzeltsin, devlet yapsın… diyerek sorumlulukları ötelemek hepimize zarar veriyor.

Ancak görüyorum ki dışarıdaki o devasa dünya, sanal mecralar ve kontrolsüzce akan haram düzeni, bizim sınıfta veya aile ortamında inşa etmeye çalıştığımız o naif dünyayı her geçen gün biraz daha sarsıyor ve zehirliyor.

Şu bir hakikattir ki helalin azlığında muazzam bir bereket, alın teri, içsel bir huzur ve şükür varken haramın çokluğunda bunların hiçbirinden eser kalmıyor. Helal lokma ile beslenen bir öğrencinin zihni berrak, kalbi mutmain yani sakin, huzurlu olurken; haramın sızdığı bir hayat, tıpkı önüne gelen her şeyi sürükleyen bir sel felaketi gibi gencin tüm ahlaki değerlerini alıp götürüyor. Tabi hala o ahlaki değerlerle yetişen gençlerimiz varsa. Yani selin götüreceği bir şey de kalmadı sanki. Ne ot kaldı ne ağaç dağın yamacında öyle kuru ve verimsiz bir toprak kaldı geriye.

Okul koridorlarında, sokaklarda, sanal ortamlarda ve sınıflarda gözlemlediğim acı bir gerçek var.

Dünya hırsı, maalesef anne babayı evladından, evladı da ailesinden koparıyor. Konuştuğumuz konuların çoğu “daha iyi bir bölüm, daha çok kazanç, daha lüks bir gelecek” üzerine kurulu. Oysa bu hengâme içinde çocuklara manevi anlamda öbür dünyası için bir şeyler öğretme derdi maalesef ikinci, hatta üçüncü plana atılmış durumda.

Bir çocuk okul sıralarında fen bilgisini öğrenirken, aynı zamanda henüz o yaşlarda namazın hayatın direği olduğunu, abdestin ruhu temizlediğini, dürüstlüğün en büyük hazine olduğunu da öğrenmeliydi. Ancak görüyoruz ki, sınav sonuçları için gösterilen o yoğun çaba; fedakârlık, yardımseverlik ve ahlaki olgunluk için gösterilmiyor.

İnsan ne kullandığı telefonla ne bindiği arabayla ne de oturduğu lüks semtle insan olur. İnsan, varlığı sırtında ağır bir yük olarak taşıyan değil, o varlığı ayaklarının altına alıp ezebilen yani dünyaya hükmedip kalbine onu sokmayan kişidir. Varlık elbette ki olacak. Ancak onun yeri gönüller değil sadece kasalar olmalı.

Sınıflarımızda, sokaklarımızda, arada burada bugün “ekran çocukları” ile karşı karşıyayız. İnsan sadece para kazanılan bir “kelle” veya tüketim nesnesi değildir. Ancak reklamlar, diziler, dergiler ve o meşhur sosyal medya fenomenleri, yanlışı öylesine parlatıp sunuyor ki, gençlerimiz bu ışıltılı yalanlara kapılıp gidiyor. Hem de nasıl kapılma! Kendi değerlerinden, geçmişinden, atasından, ötesinden habersizce ve onları hor gören bir kapılma bu.

Bugün milyonlarca gencimiz, ekranlarda pompalanan K-pop gibi akımların etkisiyle kimliksizleşiyor. Manga tarzı kitaplarla gençliğin zihni cinsiyetsizliğe, kural tanımazlığa ve ahlaki değerlerden yoksun bir hayata özendiriliyor. Kitap fuarlarında dahi bu yozlaşmış oluşumların stant açıp evlatlarımıza ulaşabilmesine bir öğretmen olarak anlam vermekte zorlanıyorum.

Selam vermeyi, bir büyüğün karşısında nasıl durulacağını, bir kapının nasıl edeple çalınacağını bilmeyen yavrularımız; maalesef sanal dünyanın o kirli ortamlarında her türlü rezilliği “özgürlük” sanıyor.

Toplum olarak duyarsızlaştık ve tabiri caizse dibi gördük. Pisliğin her hali ekranlardan evlerimize, oradan da çocukların zihnine bir virüs gibi yayılıyor. Bir öğretmen olarak şahit oluyorum ki haramın ve kolay kazancın peşinde koşan bir zihniyet, emeğe ve alın terine değer vermiyor.

Zahmetsizce, hak hukuk yiyerek elde edilen her şey, tıpkı bir toprak kayması gibi vardığı yere sadece zulmet ve kibir getiriyor. Gençlerimiz artık birbirlerini giydikleri marka ayakkabılarla, sosyal medyadaki takipçi sayılarıyla yargılıyorlar. Gönül terazisinde bir şeyler biriktirme derdi, yerini “gösteriş” ve “israf” dolu bir yaşantıya bıraktı. Akşam yemeğini nerede yediğini, sabah kahvaltısında ne tükettiğini sergileme yarışı, israfın dibine vura vura devam ediyor. Paylaştığı ve değer verdiği şeyler onun nasıl saçmaladığını sergiliyor.

Sonuç olarak, eğitim sadece diploma vermek değil, bir insan inşa etmektir. İslami, insani ve ahlaki değerlere sahip çıkan, rızkını helalden arayan, haramın şatafatına aldanmayan bir nesil yetiştirmek asli görevimizdir. Bu doğru olan, bizden olan, ahlaki olan yolda, büyük değişimleri beklemeden bugünden tezi yok evimizde huzuru ve değerlerimizi yeşertecek küçük ama tesirli adımlar atabiliriz. İşte hem sanal dünyanın tuzaklarından korunmak hem de manevi bağlarımızı güçlendirmek için ailece hemen şimdi yapabileceğimiz bazı güzel örnekler.

 “Bugün su içerken oturmayı ve “besmele” çekmeyi birbirimize hatırlatalım ve uygulayalım.” “Eve girerken dışarıdaki tüm yorgunluğu kapıda bırakıp yüksek sesle ‘Selamün Aleyküm’ diyerek eve giriş yapalım.” “Komşumuza küçük bir tabak ikram hazırlayıp kapısını çalarak sıcak bir selam verelim.” “Ayakkabıları çevirirken veya kapı önünde başkasına ait bir eşyayı düzeltirken nezaket gösterelim.” “Bir büyüğümüzün elini öpüp ondan bir dua veya eski günlerden bir hikâye isteyelim.”

“Haftalık ekran süremiz günlük 45 dakikayı geçmeyecek diye kararlı bir aile anlaşması yapalım.” “Ruhumuza ağırlık veren ve vaktimizi çalan gereksiz sosyal medya platformlarını telefonlarımızdan silelim.” Ticari bir faaliyetiniz varsa, o ayrı bir konu. “Haftada en az bir günü ‘Telefonsuz Gün’ ilan edip sadece birbirimizin yüzüne bakalım ve muhabbet edelim.” “Ekranlardaki ahlak dışı programları üşenmeden ilgili birimlere şikayet ederek vatandaşlık görevimizi yapalım.” “Sanal dünyada ailemize özel durumları paylaşmayarak huzurumuzu nazardan, kem gözlerden, dengesiz ve yıkıcı eleştirilerden koruyalım.” “Çocuklarımıza lise bitene kadar dokunmatik telefon almayacağımızı onlara tatlı dille anlatalım.”

“Haydi, bu akşam namazını hep birlikte cemaatle kılalım diyerek bir odayı mescide çevirelim.” “Ailece her gün yarım sayfa Kur’an-ı Kerim okuyup mealine bakalım.” “Başucumuza bir Siyer kitabı koyalım ve her akşam Peygamberimizin hayatından beş sayfa okuyup üzerine konuşalım.” “Eve güzel bir İlmihal kitabı alıp merak ettiğimiz soruları oradan birlikte öğrenmeyi planlayalım.” “Yatmadan önce o gün yaptığımız hatalar için hep birlikte içtenlikle estağfurullah diyelim.” “‘Elhamdülillah’ demenin kaç farklı sebebi olduğunu yarışarak bulup şükür bilincimizi tazeleyelim.”

“Sofrayı hazırlarken ve yemek sonrası toplarken tabakları bir sevap yarışı gibi el birliğiyle taşıyalım.” “Haftada birkaç gün televizyon yerine herkesin kendi kitabını okuduğu sessiz okuma saatleri yapalım.” “Lokmalarımızı yavaşça çiğneyip o rızkın soframıza gelene kadar geçtiği yolları tefekkür edelim.” “Evdeki teknolojik cihazları bir saatliğine kapatıp birbirimizin gözlerinin içine bakarak sohbet edelim.” “Uyumadan önce birbirimize ‘Seni Allah için seviyorum’ diyerek manevi bağlarımızı mühürleyelim.”

“En az üç akrabamızı arayıp sadece hallerini hatırlarını sorarak gönül köprülerimizi tazeleyelim.” “Bugün kimse görmeden bir iyilik yapalım ve bu gizli eylemin huzurunu kalbimizde hissedelim.” “Bir kumbarayı iyilik kumbarası ilan edip harçlıklarımızdan artanları ihtiyaç sahipleri için biriktirelim.” “Yoldaki bir taşı veya çöpü sadakadır diyerek beraberce kenara çekelim.” “Kuşlar veya sokak hayvanları için pencere önüne bir kap su ve yiyecek bırakalım.” “Bir saksı çiçeği yetiştirmeye başlayalım ve her gün beraberce su verirken yaratılış mucizesini seyredelim.”

Bu listedeki adımları hayata geçirmek elbette ki kolay olmayacak ancak bir yerlerden başlamak da gerekiyor.

Unutmayalım ki, bu küçük adımlar zamanla sarsılmaz birer karaktere dönüşecektir. Biz evimizde bu huzur iklimini kurarsak ne ekranlardaki yozlaşma ne de haramın gürültüsü yuvamıza sızabilir.

Gelin, çocuklarımızın zihnini o karanlık pencerelerden kurtarıp, helalin bereketiyle aydınlanan o geniş ufuklara beraberce taşıyalım, taşıma gayretinde olalım.

Evet, küçük bir çaba, küçük bir hareket; inanın çok şeyi değiştirecek. İnanırsanız inanılmaz şeyler yaparsınız.

  • Oğlum, kızım….suyu ayakta değil de oturarak içelim.