"Enter"a basıp içeriğe geçin

Eğitimde Pozitif Pekiştirme, Geri Bildirim!

Sanal ve Gerçek Dünyada Ahlaklı Nesiller için Yeni Bir Gelecek İnşa Etmek ?

Doğru Pekiştirme, Övgüden Öte, Aynaya Bakmak, Dengede Olmak, Süreç, Ahlak …

Eğitim, sadece bilgiyi aktarmak değil, aynı zamanda öğrencilerin karakterlerini, özgüvenlerini ve öğrenmeye olan tutkularını şekillendiren bir süreçtir. Kısacası biraz da şevk, heyecan, gaz verme yöntemidir, işidir.

Ancak bu gaz verme işi dengeli olmalı. Dengeyi kaçırdığımızda neler olabileceğini asla kestiremeyiz. Aşırı özgüven sahibi ve patlamaya hazır enerji topu gibi ortada gezen kişileri de görebiliriz.

Aman dikkat!

Eğitim sistemimizde, öğretmenlerin bu zorlu ama bir o kadar da kutsal görevini yerine getirirken ellerindeki en güçlü araçlardan biri pozitif pekiştirmedir. Bu etkili değnek, öğrencilerin içindeki potansiyeli ortaya çıkarır ve onları daha iyiye, daha güzele yönlendirir. Tadında, dozunda ve yerinde kullanıldığı takdirde kesinlikle işe yarar.

Onurlandırma, onaylama, takdir etme, aferin, yapabilirsin sen! iyi gidiyorsun, iltifat, motivasyon vb. anlamlarına gelen pozitif pekiştirme sadece eğitim hayatı için değil eğitim hayatının dışında kalan hayat için de çok ama çok önemli.

Pozitif pekiştirme, doğru davranışları ödüllendirerek ve takdir ederek öğrencileri motive etme sanatıdır. Dikkat edin sanat ifadesini kullandık. Biliyorsunuz, sanat en geniş ve en genel anlamıyla üretkenliğin ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır.  Motivasyonu üst seviyelere taşımak için birçok şey denemeliyiz.

Bu, illaki büyük hediyeler ya da maddiyata dayalı ödüller anlamına gelmez. Bazen en etkili pekiştirme, bir gülümseme, bir alkış, hatta basit bir “Aferin” sözü olabilir. Ama tam yerinde, inanarak ve samimiyetle yapılmalı bunlar. İşte o zaman tadından yenmez!

Mesela, bir öğrenci sessizce sırasını beklediğinde ona “Ne kadar sabırlı ve düşüncelisin, harika bir örnek oldun sırayı bozmadan, bozanları da nazikçe uyararak örnek oldun, ödevi çok iyi yapmışsın tüm boş soruları yuvarlak içine almış ve yanlış sorulara soru işareti koymuşsun, teneffüste elindeki çikolatanın yarısını arkadaşına verdiğini gördüm, ne güzel bir paylaşım ve  ne müthiş bir davranış! vb.” demek, sadece o öğrenciyi değil, tüm sınıfı olumlu bir davranış sergilemeye teşvik eder.

Bu tür sosyal pekiştirmeler, çocukların kendilerini değerli hissetmelerini ve sınıf ortamına aidiyet duygusu geliştirmelerini sağlar.

Maddiyata dayalı ödüller yerine, öğrencilerin ilgisini çekebilecek etkinlik pekiştirmeleri de harika bir alternatiftir. Örneğin, ödevini zamanında tamamlayan bir öğrenciye, 5 dakika boyunca en sevdiği hikâye kitabını okuma izni vermek veya sınıfça tamamlanan bir hedefin sonunda, tüm öğrencilere en sevdikleri bir oyunu oynamaları için kısa bir mola vermek, onları öğrenme sürecinin bir parçası olmaya daha istekli hale getirir. Bu yöntem, öğrencilerin kendi öğrenme yolculuklarının bir parçası olduklarını hissetmelerine yardımcı olur.

Ancak, pekiştirme sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli noktalar vardır. Etkili övgü, sadece “Aferin” demekten çok daha fazlasını içerir ve üç temel adımı vardır.

İlk olarak, çocuğun çabasını takdir ettiğinizi belirten sözlü veya sözsüz bir onay gösterin. İkinci olarak, bu övgüye neden olan davranışı net bir şekilde tanımlayın. Örneğin, “Ne kadar güzel bir cümle!” demek yerine, “Bu cümledeki benzetmeleri ve kişileştirmeleri bir araya getirmek için çok çalıştığını görüyorum,” demek çok daha etkilidir.

Üçüncü ve en önemli adım ise, bu davranışın kendisine veya başkalarına nasıl fayda sağladığını açıklamaktır. “Elinizdeki bir gıdayı arkadaşlarınla paylaştığında, onlara ne kadar değer verdiğini gösterirsin ve bu da onları mutlu eder.” gibi bir açıklama, çocuğun davranışının toplumsal etkisini anlamasını sağlar.

Pozitif pekiştirme, hedef odaklı ve doğru zamanda verildiğinde güçlü bir etki gösterir. Bir öğrenciye sadece bir sınav notu üzerinden değil, belirli bir konuyu öğrenmek için harcadığı emek üzerinden geri bildirim vermek, onun gelişim hedeflerine odaklanmasına yardımcı olur.

Yani süreci, gayreti, emeği, mücadeleyi onaylamak, fark etmek ve ettirmek, onurlandırmak kesinlikle önemlidir.

Ayrıca, bu tür geri bildirimleri doğru zamanda, yani öğrencinin en sakin ve alıcı olduğu bir anda vermek, mesajın daha iyi anlaşılmasını ve kabul görmesini sağlar.

Geribildirim, sadece olumsuz davranışları düzeltmek için değil, aynı zamanda olumlu davranışları pekiştirmek için de kullanılmalıdır. Öğrencilerin başarıları ve iyi niyetli çabaları takdir edildiğinde, bu durum onların motivasyonunu ve özgüvenini artırır.

Bu adımlar, çocuklara sadece yeteneklerinin değil, aynı zamanda gösterdikleri çabanın, davranışın ve karakterin de değerli olduğunu öğretir.

Tıpkı Çoban Melik Ayaz’ın hikayesinde olduğu gibi. Genç yaşta kıvrak zekâsı ve doğru davranışıyla Sultan Gazneli Mahmud’un dikkatini çeken Ayaz, saraya alınır. Onun hikayesi, gösterdiği sadakat ve liyakat sayesinde nasıl çobanlıktan vezirliğe yükseldiğini anlatır. Bu hikâye, bir öğrenciye sadece bir sınav notuyla değil, aynı zamanda doğru ve ahlaklı davranışlarıyla da değer verildiğinde, ne kadar büyük başarılara imza atabileceğini gösteren bir ders niteliğindedir. (Merak edenler araştırıp Melik Ayaz’ın hikayesini bulabilir.)

Osmanlı medreselerinde de pozitif pekiştirme, sadece akademik başarıyı değil, aynı zamanda ahlaki olgunluğu da teşvik eden önemli bir unsurdu. Medrese hocaları, öğrencilerin derslerinde gösterdikleri gayretin yanı sıra, ahlaklı davranışlarını, saygılarını ve yardımlaşmalarını da takdir ederlerdi. Örneğin, bir öğrenciye iyi ahlakından dolayı verilen “ferman” adı verilen yazılı belgeler hem öğrencinin ailesi hem de toplum nezdinde büyük bir onur kaynağıydı.

Dersini başarıyla tamamlayan öğrencilere, müderrisler (hocalar), onların ilerideki eğitim hayatlarında kendilerine yol gösterecek, “icazet” adı verilen belgeler sunarlardı. Bu belgeler, öğrencinin sadece bilgiye sahip olduğunu değil, aynı zamanda bu bilgiyi başkalarına aktarabilecek olgunluğa ulaştığını da tasdik eden bir nevi onur belgesiydi. Böylece medreselerde, bilgiyi elde etmenin yanında, onu doğru bir şekilde kullanacak karakteri inşa etmek de en az bilgi kadar değerli kabul edilirdi.

Öğretmenler olarak, pozitif pekiştirme araçlarını kullanarak sınıflarımızı sadece bilgi aktarılan yerler olmaktan çıkarıp, öğrencilerin kendilerini güvende, değerli ve motive hissettikleri birer yuvaya dönüştürebiliriz. Bu dönüştürme süreci ailelerin ve toplumun tüm paydaşlarının birlikte ortaya koyabileceği bir durum.

Sadece okul sıralarında birkaç dersle ve seminerle olacak bir iş değil.

Evet, günümüzde akademik alamda her türlü imkân var ancak bu öğrenilen bilginin uygulama aşaması her geçen gün gerilere gidiyor. Özellikle de geleneksel, ahlaki, milli ve dini olan ne kadar değer varsa farklı platformlarda yerden yere vuruluyor, eğlence, alay konusu oluyor.

Çıktığı kabuğu, yetiştiği toplumun değerlerini beğenmeyen bir nesil oluşturuluyor. Elektronik cihazlarla yetişen bir nesil elimizden kayıp gidiyor.

 Toplum olarak başta aileler ve eğitimciler, evde, eğitim ortamlarında, çarşı pazarda, sokakta göstereceğimiz çabalarımız, geleceğin başarılı ve özgüvenli bireylerini yetiştirmemize yardımcı olacak en önemli yatırımdır. Ancak daha da önemlisi; çocuklara verdiğimiz ekranların içeriği, üretimi, denetlenmesi, hangi yaş aralığında kullanılmalı vb. konulardır. Bu yönde çabamız olmalı.

Unutmayın ki kalpten ve samimi bir teşekkür, bir öğrencinin motivasyonunu ve özgüvenini zirveye taşıyabilir. Ancak onları zirveye taşıyacak doğru ortamlar inşa etmeliyiz. Hem gerçek hayat ortamları hem de sanal ortamlar konusunda çok gayrete ihtiyaç var.

“Her zilletin elbette bir izzet var içinde / Seyret çeh-i kenanı ne devlet var içinde”

Bu dizeler de bize her zorluk ve yokluğun içinde bir izzet ve ikram bulunduğunu, meşakkat olarak gördüğümüz şeyin devamında bizim için büyük lütuflar saklı olabileceğini hatırlatır. Tıpkı öğretmenlerimizin öğrencilerimize gösterdiği her çabanın, gelecekteki büyük başarıların tohumlarını ektiği gibi. Elbette ki umutsuz değiliz ancak işimizin de kolay olmadığını bilelim ve bu bilinçle hareket edelim.

Kısacası, lafın özeti “aileler, kurumlar, sivil ve resmi oluşumlar, eğitimciler olumlu pekiştirmenin öncesinde olumlu davranışların sergileneceği ortamları hep birlikte oluşturmalıyız. Hiç kimsenin görmediği yerde de bizi izleyen, gözeten aklımızdan, hayalimizden geçenleri not edenlerin olduğunu bilen ve buna göre davranan nesiller için çalışmalıyız.

Üç kağıtçılığı, yalanı, ahlaksızlığı, yanlışı, haksız olanı destekleyen her türlü fikri, hayali, eylemi elimizin tersiyle itmemiz gerekiyor.

Para gelsin de hangi yolla gelirse gelsin, para kazansın da ahlakı ne olursa olsun, zengin olsun da varsın kaba olsun, eve para getirsin de varsın hırsız olsun anlayışını taşıyan hiçbir aile yoktur.

Evet, yoktur ancak o zaman bu haberlerdeki olaylar da neyin nesi, kimin fesidir?

Başkasının “fesi” ise o zaman da uyanık olmalıyız, doğru olanlara imkan ve yol vermeliyiz.

Her türlü olumsuzluğun servis edildiği, övüldüğü gerçek ve sanal ortamlarda “gül” yetiştirmek zor olsa gerek.

Önce niyet edelim sonra o bildiğimiz doğruları hayata geçirmek için adım atalım. Başkasından beklemeden biz harekete geçelim. Kabahati başkasında aramayalım. Önce evimizin içini, önünü, kıyısını, köşesini kendi içimizi, niyetimizi sorguya çekelim sonra komşuya selam verelim.

“Zaman geçtikte hatalarıyla yüzleşen ve zaman geçtikçe yüzsüzleşen.” (Necip Fazıl Kısakürek)

Biz zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen biri olalım.

“Yapabilirsiniz, bu milletin genlerinde bu var yapabiliriz!” diyerek olumlu pekiştirmeyle sözümüze nihayet verelim.

Güveniyorum sana, size, bize…!

Umudumu kaybetmiş değilim!

Siz de kaybetmeyin!

Korkuyla ümit arasındaki dengede kalmak önemli!

Evet, sen de o dengede kalabilirsin.