"Enter"a basıp içeriğe geçin

“İç İstemem Çalışayım, Ep İsterim Yatayım!” “İç İstemem Okuyayım, Ep İsterim Başarayım!”

“Kitap Okumak ve Okutmak Üzerine Elma veya Biber Salçası kadar Somut Öneriler!”

Bir çocuğun tek odak noktası akademik başarı üzerine olmamalı. Çocuklardan beklentimiz her daim Everest mesabesinde ancak arkasındaki çaba bundan çok uzakta. Okulda başarılı olmalarını, en iyi üniversitelere gitmelerini ve mutlu, üretken, ordinaryüs profesör modunda hayatlar yaşamalarını bekliyoruz, bekliyorsunuz.

Bu hedeflerin olması kesinlikle kötü değil ancak her öğrenci için de tutarlı değil. Çocuk ve aile kitap okuma alışkanlığından çok uzakta. Hemen hemen birçoğumuzun hali pür melali bu. Hep en iyisine talibiz ancak yapılması gerekenler noktasında hepimiz sınıfta kalıyoruz. Bunu değiştirmemiz gerekiyor. Hedefler ve çalışma durumumuz doğru orantılı olmalı. Yani her evde kitap gündemde olmalı. Dostlar alışverişte görsün tarzından da çok uzak olmalı bu iş.

Kitap okuma alışkanlığı için neler yapalım?

Evde bir kütüphane rafı benim tabirimle “kütüphanecik” olmalı en azından.

Okuduğumuz kitapların adını, sayfasını yazdığımız bir ajanda olmalı.

Her gün en az 20 sayfa okunmalı.

Sadece bir tarz değil farklı tarzlar okunmalı. Tarih, bilim, din, roman, hikâye, karikatür, çizgi roman, köşe yazıları, dergiler, makale vb.

Seçerek ama mutlaka seçerek okumalıyız. Malayani, hiçbir fikir vermeyen ya da tamamen boş kitaplar okunmamalı.

“Oku da ne okursan oku!”

Anlayışından da vazgeçilmeli. “Yemek ye de ne yersen ye, önüne geleni ye!” demek kadar ilginç ve düşündürücü bir önceki cümle.

Ailece okuma saati olmalı. Her akşam 20 dakika, 25 dakika vb.

Ajandamıza okuduğumuz kitaplardan beğendiğimiz cümleleri almalıyız.

Kitap tavsiye etmeliyiz.

Kitap harçlığı kavramı gündemde ve uygulanıyor olmalı.

Kitap hediye etme alışkanlığı olmalı.

Ailece sesli okuma etkinliği olmalı. (Bir hikâye, şiir, dini bir mevzu, fabl, masal vb.)

Evet, bütün bunlar çocuk daha doğmadan başlamalı ve mütemadiyen devam ediyor olmalı.

…. vb.

Çocuklarımıza okumaları için ödev, kitap değerlendirmeleri, özetleri vb. vermeden bu alışkanlık kazanılmalı ancak ülkemizde bunu başarabilen ailelerin sayısı çöldeki vaha sayısından hallicedir.

Okuma ödevlerinin çoğu çocuğu; okumaya motive ettiğine inanmıyorum. Okumayı seven çocuklar bu ödevlerden nefret eder. Kim her hafta okuduğu kitabın özetini çıkarır ki? Tutkulu okuyucular okuma hayatlarının her anını ödev gibi görmekten hoşlanmazlar.

Çok okumayan çocuklar için de bu ödevler zoraki yapılan ödevler olmaktan öteye gitmiyor. O çocukların gerçekten de iyi bir okuyucu olduklarını da göstermiyor. Çocukların yirmi dakika boyunca açık bir kitapla oturduklarını görüyor olabilirsiniz aslında tek kelime okumuyorlar. Algı, istek, hedef, alışkanlık olmadığı için zorla yedirilen yemeğe benziyor. Ayrıca, bir ebeveyn olarak çoğumuz, çocukların okumadığını genelde “mış gibi yaptıklarını” biliyoruz.

Ama hiç okumamaktansa hiç olmazsa ödev verelim anlayışını istemesek de doğru bulmasak da uygulamaya mecbur kalıyoruz. Kitap okuma, okutma alışkanlığı için aileler mutlaka işin içinde olmalı.

Bu konu okula, öğretmene yüklenecek ve geçiştirilecek kadar yüzeysel bir konu değil. Eğer öyle olsaydı bu sorunu yazıyor ve konuşuyor olmazdık ve herkes yeterince okuyor olurdu. İstatistiklere yansıyan bir okuma oranı, kitap satışı, yayınlanan kitap vb. artmış olurdu.

Parasal ve maddi hedeflere yönlendirdiğimiz kadar çocuklarımızı okumaya, kitaba, ilim ortamlarına, dini ve ahlaki anlamdaki etkinliklere yönlendiremiyoruz veya aynı heyecanı, şevki, isteği gösteremiyoruz.

Gösteremediğimiz için de çocukları hiçbir şeyle memnun edemiyoruz. Kanaati, sabrı, beklemeyi, empatiyi, zorluğu, mücadeleyi, kaybetmeyi, kendi işini yapabilmeyi, içinde bulunduğu toplumun değerlerini, “selam vermeyi almayı, hayvanlara, bitkilere değer vermeyi, yardımlaşmayı, namazı, ezanı, büyüğü, küçüğü, tarlayı tapanı, temel dini bilgileri vb.” öğretmeli ve yaşamalarına fırsat vermeliyiz.

Çocukların günlük tutma alışkanlığı kazanmasını önemsiyoruz. Her gün en azından yirmi sayfa okumalarını da çok ama çok değerli buluyoruz. Ağaç yaşken eğilir sözünü hayatında uygulayabilenler kesinlikle bir adım önde olacaktır.

Çocukların özellikle evde kitap okumalarının önemini her fırsatta hem öğrencilerle hem de velilerle konuşuyorum. Konuştuğum birçok veli bunun farkında ve küçük de olsa bir adım atma gayretinde. Dil becerileri konusunda kendisini geliştiren öğrenciler, yani bolca kitap okuyan öğrenciler hayatı ve okulu çok daha geniş pencereden izleme fırsatını yakalayabilirler.

Okumaya vaktim yok cümlesine gerçekten de inanan çok az insan vardır. Okumaya, okumak için paraya, zamana, kitap almaya, hediye etmeye, kitabı gündem etmeye zamanımız olmalı. Zaman bulamayanlar faturayı çok ağır ödüyor. Ancak bu fatura sadece o kişiye veya aileye gelmiyor. Toplum olarak bu ağır faturayı hepimiz ödüyoruz.

Faturanın ağırlığı ortada.

Ödev yapmayan, yapamayan, çantasını hazırlamayan, hazırlayamayan, kendi odasını, etrafı, sofrayı düzenleyemeyen, elmayı, portakalı soyamayan, bakkaldan iki ekmek, köfteciden yarım kilo köfteyi tek başına almayan, buğdayın ağaçta, tavuğun markette yetiştiğini düşünen, saygıyı, hürmeti, edebi alaya alan, utanmayı eziklik zanneden, hiç utanmayan, sadece marka ile övünen vb. bir gençlik yetişmesin diye anne babalar gece gündüz koşturuyor.

Ama dikkat edin koşan anne baba!

Oysa koşan, terleyen, zorlanan … çocuk olmalı. Hayatı erkenden öğrenmeli.

İşte tam da bu noktada şöyle diyelim: Bu koşturmayı çift taraflı yapalım. Çocuk hem maddi hem de manevi anlamda beslenerek yetişmeli. Zorluğu görüp yaşamalı, empati yapmalı, her istediği her an alınmamalı. Sorumluluklar verilmeli.

Çocuk yanlışı, eksiği görmeli ve sonucuna katlanmalı. Biz de katlanmasına, düşmesine, zorlanmasına imkân vermeliyiz. Çocuğu sadece akademik alanda değil diğer yönlerden de desteklemeliyiz.

Çocuklarımızın evde makul bir şekilde okumasını bir öğretmen sağlayamaz. Belki yönlendirir, fikir verir, tavsiye verir ancak evde çocuklarınız için okuma zamanı ayırabilecek tek kişi sizsiniz, yani ebeveynlersiniz. Sadece okulda yapılan kitap okuma süresi okuma alışkanlığını kazandırmak için tek başına yeterli olmayacaktır.

Bu zor, ama sağlayabileceğiniz diğer tüm akademik desteklerden daha önemli. Okuması için yukarıda belirttiğimiz maddeleri uygulamaya çalışmak gelecek nesilleri kurtarmak için iyi ve kaliteli bir adım olabilir.

Kim bilir belki işinize yarar!

Denemeden bilemeyiz.

“Ep isterim okuyayım, iç istemem cahil kalayım.” diyerek bitirelim.

Bir yerden başlamak, ilk dalgayı oluşturmak gerekiyor. Herkes ulaşabildiği çevre için bu dalgayı başlatan kişi olabilir.

Bence denemeye değer!

Ne dersiniz?