"Enter"a basıp içeriğe geçin

Çipteki Bilgilerle, Kodlarla Kelimeleri Sıralarsın, O Kadar!

İstanbul’un tarihi yarımadasında, dar sokaklarda ağır ağır yol alan Çelik Kaplan, her adımında pardon tekerinin her dönüşünde geçmişin izlerini taşıyordu. Zamanın yıprattığı taşlara basarken, varlığı tarihin canlı haline bir selamdı. Diğer yanda Fütüristik Vadi’nin geniş ve parlak yollarında Neon Kartal, güneşi yararak rüzgâr gibi süzülüyordu; arkasında hız, teknoloji ve özgürlüğün izlerini taşıyor gibiydi.

Gibiydi diyorum, o kadar!

Çelik Kaplan, motorunun ritmik sesini dinleyerek ve sokaktan geçenlere dinleterek mırıldandı, “Eskiden araba sürmek bir sanat, ustalık ve bir tutkuydu. Her şeyden önemlisi bu bir meslekti. Şimdi ise herkes sadece bir noktadan bir noktaya gitmek için bu Neon Kartal gibi araçları tercih ediyor. Benim gibi Çelik Kaplanlar ise müzelerde sergileniyor.”

Yanımıza gelenler, “Vaaav, oooo, ne güzel günlermiş, bak bak vitesi bile elle değiştiriliyormuş!” … falan filan diyorlar. İmrenerek anlatanlar da var, küçümseyerek bakanlar da var.

Neon Kartal, yapay zekâ sesiyle yanıtladı, “Çelik Kaplan, sen geçmişin bir parçasısın, senin ve senin türünde olanların ömrü bitti, bizimle yarışmanız mümkün gözükmüyor sanki. Ben ise geleceğin habercisiyim. Ben ya da bizim gibi olan yapay zekâ sistemleri daha hızlı, daha güvenli ve daha akıllıyım ya da akıllıyız. İnsanların hayatlarını kolaylaştırmak için tasarlandık.”

Çelik Kaplan, “Hızlı olmak güzel, bir tuşa basınca her şeyin çözülüvermesi gayet hoş” dedi, “Ama sürüşün verdiği heyecanı, kontrolü kim verebilir ki sana? Benim direksiyonumda her yol macera doluydu. Yolculuğun her metresi bilinmezlikleri barındırdığı için merak ve heyecan en üst seviyedeydi, ara gazı vermek diye bir deyim bile var, vites değiştirmek, debriyaj ayarını yapmak birçok sürücü için ayrı bir heyecan ve güzellikti.

Şimdi ise insanlar sadece koltuğa oturup bir yere varmayı bekliyorlar. Ne yolu biliyorlar ne yolda gideni, etrafı bile izlemiyorlar senin o parlak ekranlarına bakmaktan.”

Neon Kartal, “Çelik Kaplan, sen de eskiden çok hızlıydın. Ama zaman her şeyi değiştiriyor. Benim gibi araçlarla insanlar daha uzun mesafeleri daha kısa sürede kat edebiliyorlar. Bu da zamanın daha verimli kullanılması demek.”

Çelik Kaplan, “Zamanın daha verimli kullanılması ve mesafelerin kısalması sürecin hiç yaşanmadan sonucun önümüze getirilmesi gibi bir şey aslında.

İnsan sürerken neler hissetti?

Hangi hatalardan hangi dersi çıkardı?

Tıpkı bir domatesin yaşadığı süreç gibiydi aslında bu. Toprağa ektim tohumu birkaç dakika sona diğer taraftan tabağımıza doğranmış olarak geldi. Onu sulamak, büyümesini beklemek, izlemek, hasta olduğunda gübresini vermek, güneş ışığı almasını sağlamak ve sabır sürecinin yaşanması değerli değil mi yani?”

“Peki ya güvenlik?” diye sordu Çelik Kaplan. “Bir hacker seni ele geçirirse ne olacak? O zaman ne sen ne de içindekiler güvende olmayacak.”

Neon Kartal, “Bu bir risk elbette. Ancak sürekli güncellenen yazılımlarımız sayesinde bu tür tehlikelere karşı korunuyoruz. Ayrıca, otonom sürüş sistemlerimiz sayesinde kazalar büyük ölçüde azaldı.”

Tartışmaları sırasında, İstanbul’un tarihi yarımadasında, dar sokaklarda ağır ağır yol alan Çelik Kaplan, tekerinin döndüğü her karede, metrede geçmişin izlerini taşıyordu. Zaman bir hayli ilerlemişken Fütüristik Vadi’nin ufuk çizgisinde otonom kamyon filosu belirdi. Bu kamyonlar, Neon Kartal gibi yapay zekâ destekli araçlardı ve otoyolu adeta bir robot karınca sürüsü gibi işgal ediyorlardı.

Çelik Kaplan, bu manzaraya şaşkınlıkla baktı. “Buraya kadar mı geldiler?” diye fısıldadı. “Bütün yollar onlarla mı dolu olacak?”

Neon Kartal, “Evet, bu geleceğin bir parçası,” dedi. “Daha verimli, daha güvenli ve daha çevre dostu bir ulaşım sistemi. Tek bir şoför ve onu izleyen yüzlerce kamyon, tek bir şoför olmadan da olabilir ancak yine de bir kişi görevlendiriliyor.”

Çelik Kaplan, derin bir nefes aldı. “Belki de haklısın Neon Kartal,” dedi. “Gelecek senin gibi araçlara ait olabilir. Ama unutma, bazen en basit şeyler en değerli olanlardır. Bir direksiyonu tutmak, motorun gücünü hissetmek, o ara gazını hissederek vermek, mahallede şöyle gönlünce bir tur atmak, …

Bu duyguları hiçbir yapay zekâ arabası taklit edemez, taklit etse de hissedemez, gönüllerdeki o tarifsiz sevgiyi, coşkuyu ortaya çıkaramaz.”

“Teknoloji ilerlerken, insan ruhu da değişir. Ancak bazı değerler, tıpkı bir Çelik Kaplan’ın sağlamlığı gibi, her zaman önemli kalacaktır.” diye ekledi Çelik Kaplan.

Neon Kartal ise, “Belki de gelecekte hem senin gibi klasik araçların hem de benim gibi modern araçların bir arada olduğu bir dünya kurarız. Herkes kendi isteğine göre bir araç seçebilir.” dedi.

İki araba bir süre sessizce yola devam etti. Çelik Kaplan, geçmişin deneyimini, Neon Kartal ise geleceğin hızını ve karmaşıklığını temsil ediyordu. Belki de ileride, bu iki farklı dünya bir araya gelerek, daha mükemmel bir yapay zekâ sistemi oluşturacaktı.

Sonuç olarak, yapay zekâ destekli Neon Kartal gibi araçlar insan hayatını kolaylaştırsa da geleneksel araçların verdiği sürüş keyfi ve özgürlük hissinin yerini tutabilecek mi?

İnsanlar, tamamen yapay zekaya güvenerek hayatlarını emanet etmeye hazır mı? Bu soruların cevapları, gelecekteki yapay zekâ sistemimizi şekillendirecektir. En azından sistem bizim olmalı, yoksa vay halimize!

Devamına da şunları ekledi, Çelik Kaplan:

Hey Neon,

“Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.”

El elin eşeğini türkü çağırarak arar.” Sen bunları bilirsin, bilirsin de anlamazsın, hissedemezsin. O derin anlamı yaşayamazsın.

Çipteki bilgilerle, kodlarla kelimeleri sıralarsın o kadar!