"Enter"a basıp içeriğe geçin

“Samimiyet ve Disiplin Arasında İnce Çizgi”

Mesleğe yeni başlayan bir öğretmen olarak, “Öğrencilerle iyi ilişkiler kurmak ve onlara yakın olmanın önemini çok iyi biliyorum.” diyemezsiniz çünkü daha yolun başındasınız. Deseniz de içi boş bir cümle olur.

Öğrencilerle sağlam bir iletişim kurmak, onları anlamak ve kendimizi onlara sevdirmek, eğitim sürecinin en kritik aşamalarından biridir. Ancak, bu iyi niyetli çabalar bazen beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor. Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, bu konuda bazı önemli noktaları paylaşmak istiyorum.

İlk derslerimde, öğrencilerime şirin görünmek ve onların gönlünü kazanmak için iletişim seviyemi oldukça aşağılara çekmiştim. Onlarla arkadaşça sohbetler etmek, şakalaşmak ve sınıf içindeki hiyerarşiyi mümkün olduğunca azaltmak bana mantıklı gelmişti. Ancak, bu yaklaşımın kısa sürede ters teptiğini fark ettim. Öğrencilerimle aramızda kurduğum bu samimi ilişki, otoritemi zayıflattı ve sınıfta kontrolü kaybetmeme neden oldu.

Öğrenci sizin koruduğunuz o öğretmen-öğrenci sınırını koruyamaz. Yani meseleyi baştan ciddiyetle takip etmelisiniz. Sizin küçük ve şirin samimiyet çabalarınız sınır korunmadığında çok farklı noktalara ilerler. Siz fark ettiğiniz zaman da çok geç olabilir.

Öğrencilerimle aramda kurduğum bu yakın ilişki, başlangıçta derslerimin daha eğlenceli ve ilgi çekici geçmesini sağladı. Fakat, zamanla sınıf yönetimindeki zafiyetler ortaya çıkmaya başladı. Bir ders sırasında, sınıftaki gürültüden dolayı ders anlatmakta zorlandığımı fark ettim. Öğrencilerden biri, sürekli konuşarak dikkati dağıtıyordu ve onu susturmak için yaptığım uyarılar etkisiz kalıyordu. Daha önce kurduğumuz samimi ilişki nedeniyle, uyarılarımı ciddiye almıyordu.

Bu durum, dersin akışını tamamen bozdu.Mesleğin ilk yıllarında buna benzer sahneleri yaşamak işten bile değildir. Hemen ders çıkartıp devamında aynı problemlerle karşı karşıya kalmamak için tedbirleri almak kesinlikle önemlidir.

Başka bir örnek, sınıf içindeki görev dağılımı ile ilgili yaşandı. Bir gün, sınıf başkanını seçmek için oylama yapmamız gerekiyordu. Samimi olduğum birkaç öğrenci, sınıf başkanı seçilmek için benden torpil yapmamı beklediler. Onlara adil olmanın önemini anlatmaya çalıştım, ancak beklentileri karşılanmadığı için hayal kırıklığı yaşadılar ve aramızdaki ilişki bozuldu.

Yani onlar çocukluğunu yaptı ve arkadaşına küstüğü gibi öğretmen olarak bana da aynı tavırları sergilemeye başladı.Yine öğrenci elbette ki bir öğrenci gibi davrandı. Hata kesinlikle bendeydi. En başıdan çizgiyi sağlam inşa etmeliydim.

Bu süreçte anladım ki, öğrenci ile öğretmen arasındaki sınırları net bir şekilde belirlemek çok önemli. Öğrencilere yakın olmak, onları anlamak ve kendimizi onlara sevdirmek elbette ki önemlidir, ancak bu dengeyi iyi kurmak gerekiyor. Samimiyet ile disiplin arasında sağlam bir denge kurmak, başarılı bir sınıf yönetiminin anahtarıdır. Öğrencilerin gözünde hem sevilen hem de saygı duyulan bir öğretmen olmak, işte bu dengeyi doğru kurabilmekten geçiyor.

Kontrolü yeniden ele almak için, iletişim stratejimi gözden geçirdim ve bazı değişiklikler yaptım. Öğrencilerime karşı daha kararlı ve tutarlı bir tavır sergilemeye başladım. Disiplin kurallarını net bir şekilde belirledim ve bu kurallara herkesin uymasını sağladım. Bu süreçte, öğrencilerimle kurduğum samimi ilişkiyi tamamen kaybetmeden, sınıfın düzenini yeniden sağladım.

Öğrencilere arada bir takılmak, şaka yapmak, onların oyunlarına dahil olmak çok önemlidir ancak her aşamada siz öğretmensiniz, onlar öğrenci. Çok samimi olduğunuzda, öğrencilerin seviye düşüren cümlelerine ve davranışlarına izin verdiğinizde kontrolü ve iletişimi kaybedersiniz. Buna dikkat edin ki büyük problemler yaşamayın.

Sonuç olarak, mesleğe yeni başlayan öğretmen arkadaşlarıma tavsiyem, öğrencilerle iyi ilişkiler kurmanın önemini göz ardı etmemeleri, ancak bu ilişkileri kurarken otorite ve disiplin dengesini iyi ayarlamalarıdır.

Samimiyet ve disiplini harmanladığınızda, öğrencileriniz hem sizi sever hem de size saygı duyar. Bu dengeyi sağlamak, uzun vadede hem sizin hem de öğrencilerinizin başarısını artıracaktır.

Onlarla zaman zaman yüz yüze konuşun. Özel durumlarını anlamaya gayret edin. Aile yapısını, ödevlerini, arkadaşlarıyla olan uyumlarını, sanatsal, sportif başarılarını, ödev ve diğer sorumluluklardaki tavırlarını nokta atışı tespit edin ve onun üzerinden ilerleyin.

Teneffüste voleybol topunu eline alıp iyi bir servis atmışsa, futbol oynayan bir çocuk güzel bir gol atmışsa, herkes oynarken bir öğrenci yerdeki çöpü alıp çöp kutusuna atmışsa, derste verdiğiniz basit bir etkinliği bile özene bezene yapmışsa; bunları siz fark edin ve o güzel davranış üzerinden onun hoşlanacağı cümleler kurun.

Sınıfta küçük ve anlamlı görevler verin ki kendisini değerli hissetsin. Bütün bunlar hem otoritenizi hem de öğrenci ile olan iletişiminizi bir üst seviyeye taşıyacaktır. Gönlüne dokunduğunuz öğrenci ciddiyetinizi tartar ve sizinle bir yolculuğa çıkar. Sonrasında zaman zaman kızsanız bile size gücenmez hatta sizi üzdüğü için o da içten içe üzülür.

Saldım çayıra gönlünce yayıla mantığında hareket etmeyelim, etmeyin! İpler sizin elinizde olmalı. Karagöz mü, Hacivat mı, Tuzsuz Deli Bekir mi, Acem mi, Çelebi mi Zenne mi yoksa Beberuhi mi konuşacak ona siz karar vereceksiniz.

Eğitim yolculuğunda, bu dengeyi bulmanız dileğiyle.

Hayatın kendisi bir denge.

Bütün mesele dengede kalabilmek vesselam!