Bu, aylardır isteyip de sürekli ertelediğim gecikmiş bir yazıdır aslında.
Belki de sonucu: “Korkak Bezirgân Ne Kâr Eder Ne Ziyan” atasözünün bir doğrulaması kabul edip hiç yazmayabilirdim.
Fakat hiç de öyle olmadı yani atasözü doğrulanamadı. Çünkü, bu sonuç bir kâr sağlamadığı gibi ahlaki ve insani değerlere çokça zarar verdi.
İşte bu duygularla ben de iki soru sorup, okuyucularımın cevap vermesini beklemeden, iki de cevap vermek istiyorum. Çünkü okuyucuların yerine vereceğim iki cevabın da onaylayacağını düşünüyorum.
İşte, o iki soru ile cevapları:
Soru 1: Sizler, 28 Haziran 2023 Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları için TV kanallarınca hazırlanıp ekranlarda gösterilen Türkiye haritasını gördünüz mü?
-Bu soruya hepinizin cevabı: ‘EVET!’ olacaktır.
Soru 2: Peki, sözü edilen haritada; Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı tüm yerlerin: muhalefeti temsil eden ‘kırmızı’ renkle boyandığını da gördünüz mü?
– Biliyorum bu soruya da hepiniz: ‘EVET!’ diyeceksiniz.
Hiçbir karşı çıkış olmadığı için devam ediyorum:
Ve şimdi de diyorum ki, eğer o haritadaki ‘kırmızı’ renk dile gelseydi: “Bu coğrafyada yıllardan beridir, ne ana muhalefet partisi CHP ne de altılı masadaki diğer paydaşlarının pek taraftarı yoktu. Fakat halk bu seçimde onlara ‘Merhaba’ dedi, onların adayı Kılıçdaroğlu’nu adayları kabul edip ona çok yüksek oranda OY verdi!..” derdi.
Buraya kadar hep ben sordum ben cevapladım ve karşı çıkan olmadığına göre: ‘anlaştık’ diyebilirim.
Nerede kalmıştık?
-Seçim bitti ve Kılıçdaroğlu kaybetti!
Ve bu sonuç oy verenlere uzun süre: Oy! Oy! dedirtti.
O halde biz yeniden o haritada gördüklerimize bakıp devam edelim:
Çünkü burada, ülkemizin iç barışını yok etmeyi amaçlayan çatışmacı bir korku iklimine, onun yapay algılarla oluşturduğu önyargılara karşı boyun eğmek istemeyen halkın verdiği önemli mesajlar var.
Eğer bu mesajları görmez, anlamazsak o zaman da ülkemizin kördüğüm olmuş sorunları gün görmez ve çözümsüz kalır.
Sorumuz şudur:
Kürtler, bu altılı muhalefete neden ‘merhaba’ dedi ve adaylarına niçin ‘oy’ verdi?
Bu soruyu da (farklı görüşlere açık olarak) hemen cevaplıyorum.
Fakat cevap vermeden önce de bir ön açıklama yapmalıyım. Şöyle ki;
Kürtler, CHP lideri Kılıçdaroğlu’na destek verirken, onun geçmişte:
*Kürt sorunun çözümü için (yani barış olmasına) katkı vermediğini…
*Haksız savaş politikalarına ve teskerelere destek verdiğini…
*YSK’nın hukuk dışı kararlarına boyun eğdiğini…
*Dokunulmazlıkların kaldırılmasını onayladığını…
*Halk iradesinin gaspı eden ‘Kayyum’ uygulamalarına sessiz kaldığını…
*3. defa Cumhurbaşkanlığı adaylığını…
*Ve benzeri pek çok konu/duruma: “Anayasaya aykırı ama EVET!” diyen bir kişi olduğunu biliyorlardı.
İşte tüm bunları bile bile ona oy verdiler.
Neden mi?
Çünkü Kürtler, Kılıçdaroğlu’nun:
*2023 seçimini eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa, Kürt sorununa yeni çözüm (çareseriya nû), yeni bir yol (rêyeke nû) bulabileceğini…
*Geçmişin karanlıklarına ayna tutacağını…
*Mağdurlarla helalleşeceğini…
*Çatışmaları bitireceğini…
*AKP+MHP ortaklığı ile bitirilen ‘barış iklimini’ başlatacağını…
*”Bal tutan parmağını yalar” bir kişi olmadığını… DÜŞÜNMÜŞLERDİ.
İşte bunun için de SHP’den sonra, bölgede hiç varlık gösteremeyen CHP’ye ‘merhaba’ deyip, liderine en yüksek oranda ‘evet’ oy verdiler.
* * *
Seçim olmadan önce, Kılıçdaroğlu, mutfağında Kürtlere el uzatıyordu. Kürtler, yaşananları unutmamış olsa da: “demek ki pişman olmuş”
diyerek onun uzattığı eli tutmak istedi ve öyle de yaptılar.
Meğer aynı günlerde Sn. Kılıçdaroğlu, (hem Machiavelli’ye özenmiş hem de okul arkadaşı Bahçeli’ye yakın olmak için) kapalı kapılar ardındaki dehlizlerde: Ümit Özdağ ile ‘kirli’ pazarlık yapıyor ve ‘gizli’ bir anlaşma imzalıyormuş!
Özdağ’a verilen ‘devlet sözü’ gereğince; Turancı kadrolar görev alacak: Kürtlerin insan hakları, kültürleriyle birlikte yok sayılacak, ‘helalleşme’ de unutulacakmış!…
Yeni bir oyun, yeni bir tuzak, yeniden aldatılmıştı Kürtler!
Özdağ, bu utanç belgesini açıklayınca da; Kılıçdaroğlu ne bir pişmanlık duydu ne de bir özeleştiri yaptı. Sadece susarak kabul etti.
Böylece anlaşıldı Kılıçdaroğlu’nun dürüst ve samimi olmadığı!
Ve böylece Kılıçdaroğlu tarihteki: ‘bir varmış bir yokmuş’ oldu!
İşte: Kılıçdaroğlu’nun: barışçılığı, erdemliği ve dürüstlüğü(!)
İşte, onun utanç duyulması gereken ‘gizli’ uzlaşısı ve anlayışı!
İşte, Dolmabahçe’de devrilen masanın bir benzeri!
Yine odaktalar fakat yine saha dışı bırakılmış Kürtler!
Kürtler yıllardır eşit-özgür vatandaşlık ve BARIŞ istiyorlar.
Çünkü barış; tüm dargınlıklara, çatışmalara, savaşlara çözüm bulur.
Fakat bu barış istekleri; öfke, kin, düşmanca bastırılmak isteniyor.
Savaşı seviyorlar; dargınlık, çatışma, acı, yokluk, kin, düşmanlık, ölüm kaynağı savaşı!
Bakınız Leyla Zana, daha dün Diyarbakır’daki Newroz konuşmasında milyonu aşkın insana sordu onlar hep birlikte: “Barışçı bir çözüme evet” dedi.
Peki, aynı soruyu şimdiki iktidara ve bugünkü muhalefete de sorarsak ne derler acaba?!..
**
Bir hafta sonra yeni bir seçim var!
Dilerim ki bu seçimde barış kazansın.
Sait Faik Abasıyanık: “Bir insanı sevmekle başlar her şey.” diyerek sevginin yaşatan sonsuz gücünü anlatır.
Çünkü sevgi barıştır, kucaklar, korur, çoğaltır ve yaşatır her varlığı.
Oysa, savaş zalimlerin işidir onlar; yakar, yıkar, yok eder ve sadece acı, kin düşmanlık, ölüm üretirler.
Ayrımsız olarak ve hep birlikte: sevgiye, dostluğa, özgürlüğe, barışa götüren yolun yolcusu olalım.
Emin Toprak – DOSTÇA
Bingöl-Kiğı- Zeynelli Köyü’nde 19/03/1950’de doğdum.
Köyümde İlkokul (1957-1962)
Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen Ok.(1962-1968)
İstanbul Atatürk Eğim Enst. Eğitim Böl.(1973-1977)
ve Marmara Ün. PDR bölümü Lisan tamamlama…
5 yıl İlkokul Öğretmeni,
16 yıl Rehber Öğretmen,
19 yıl Eğitim Müfettişi olarak 40 yıl çalıştım.
2013 yılında emekli oldum.
Halen emekli Matematik öğretmeni eşimle birlikte İstanbul’da oturmaktayız. 2 çocuk ve 2 de torunumuz var.
https://etoprak1950.blogspot.com/
Blogumda DOSTÇA yazılar yazıyorum.