"Enter"a basıp içeriğe geçin

Eğitim, Toplantı ve Mizah

Soğanın Cücüğü ve Eğitimin Mizahla İzahı

Olsa olsa “Biraz daha açılsaydım!” demek “Keşke biraz daha açılsaydım!” demekten kesinlikle daha iyidir. Mücadele vermeden yerinde beklemekle, elinden gelen her türlü mücadeleyi vermek aynı şey olur mu?

“Aç gezen tilki oturan aslandan yeğdir.” diye boşuna söylememişler. Gayret varsa karşılık var; gayret yoksa yokluktan gayri ne var?

Bu durum hayal kurmakla, dünyaya niçin geldiğini, hayatı niçin yaşadığını bilmekle ilgilidir. Çobana sormuşlar,

”Çok paran olsa ne yapardın?” diye.

O da,

“Her gün soğanın cücüğünü yerim.” demiş.

Sonra yanındaki diğer çobana sormuşlar,

“Sen ne yapardın?”

O da demiş ki,

“Bana bir şey bırakmadı.”

Hayalleriniz yetiştiğiniz ortama, bulunduğunuz çevreye, arkadaş grubuna, göre değişir. Hayallerini kurmaktan korkanlar hep kıyıda bekleyenler yani, “Keşke açılsaydım!” diyenlerden ibarettir.

Önce zihinlerde kalplerde büyümeli, büyütülmeli ağaçlar, kitaplar, yatlar, katlar, yardımlar, mutluluklar, gülen yüzler sonra nasıl olsa; toprağa, kitapçılardaki raflara, denizlere, mekânlara, ihtiyaç sahiplerine, gönüllere ve yüzlere düşecektir bir şekilde.

Asıl mesele, kalplerde büyümesi, hayallerde olmasıdır.

Eğitimde de böyledir bu iş. Hayalleri olmalı eğitimcinin, eğitilenin ve eğitilene destek verenin. Sacayağının kaç ayağı varsa hepsinde benzer niyet ve hayal olmalıdır. Öbür türlü iş içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Herkes suçu birilerine yükleme ve kandıramayacağı vicdanını kandırma derdinde. Böyle olunca da hiçbir sorun çözülmüyor sadece öteleniyor, birikiyor ve küçük tepecikler Ağrı Dağı’na, Toros Dağı’na dönüşüyor.

Eeee, oralar da hava sert malum!

Sert poyrazın, kar yığınlarının ve sürekli esen fırtınaların karşısında durmak kolay olmuyor. Herkes yük alırsa, suçlu değil de iyi niyetle çözüm ararsa mutlaka ileriye, ışığa, mutluluğa, başarıya giden bir ortak yol bulunur, bulunacaktır.

Soğanın cücüğünü yemek isteyen ve sadece onun etrafında dönen küçük sığ bir ortamda hangi derde derman bulalım?

Eğitim sorunlarını mizahi bir dille çözmek için öncelikle şunu kabul etmemiz gerekiyor: Eğitim, herkesin ortak sorumluluğudur.

Veliler, öğretmenler, idareciler, öğrenciler ve hatta toplum olarak hepimiz bu sorumluluğu paylaşıyoruz. Bu sorumluluğu paylaştığımız sürece, sorunları çözmek için de birlikte çalışabiliriz. Birlikte çalışırken bazen mizahi bir dil kullanmak işimizi kolaylaştırabilir. En azından denemek faydalı olabilir.

Kim bilir?

Mizahi bir dil, insanları rahatlatıp iletişimi kolaylaştırır. Eğitim sorunlarını çözmek için de dilin bu özelliğinden yararlanabiliriz.

Örneğin, bir toplantıda eğitim sorunlarını tartışırken, mizahi bir dille yaklaşmak, insanların daha rahat konuşmasını ve sorunların daha açık bir şekilde dile getirilmesini sağlayabilir. Bu da sorunların çözümüne giden yolu açabilir.

Nasıl ki öğrencileri doğal ortamlarında –teneffüste, oyunlarda, spor faaliyetlerinde, sanat uğraşı esnasında- gözlerken daha iyi sağlam ve tutarlı bilgiler elde ediyorsak öğretmen ve okul idaresi için neden böyle mizahi bir toplantı tertip edilmesin! Bu toplantıdan maksat; resmi soğukluğun olmadığı samimi toplantılardır yani muhabbet havasında geçen toplantılar olmalı.

Eğitime dair çeşitli sorunları mizahi bir dille çözmek için birkaç atıştırmalık örnek verelim.

Sorunları tanımlarken, özetlerken, karşıya aktarırken mizahi bir dil kullanın.

Nasıl bir örnek?

“Okullar sınav fabrikasına dönmüş” yerine, “Okullar artık sınav fabrikası değil, sınav fabrikalarından oluşan bir dev komplekse dönüşmüş”

“Bu ders saatleri çok fazla oluyor” yerine “Öğretmenlere daha çok ders vermeliyiz çünkü işleyen demir ışıldar; pardon işleyen öğretmen daha çok üretir.”

“Günlük sekiz saat ders bize yetmiyor.” yerine “Cumartesi, pazar ve hafta içi çıkışlarda da ders koyalım ki öğrenciler tüm sınavlarda başarı göstersin.” diyebilirsiniz.

Bu şekilde kuracağımız cümleler sorunu daha net bir şekilde tanımlarken, aynı zamanda biraz da espriyle karışık soruların tersinden okunmasını sağlayacaktır.

Sorunların çözümlerini tartışırken de mizahi bir dil kullanabiliriz ya da denemeliyiz. Örneğin, “Öğrencilerin daha iyi öğrenmesi için öğretmen sayısını artırmalıyız” yerine, “Öğrencilerin daha iyi öğrenmesi için öğretmen sayısını değil, öğretmen kalitesini artırmalıyız”  

“Öğrencilerin dersi daha iyi anlaması için spor, sanat derslerini kaldırıp yerine sınav derslerini koymalıyız.” yerine “Öğrencilerin sanatsal ve sportif başarılarını nasıl zenginleştirelim?” diyebilirsiniz. Bu şekilde, sorunun çözümüne odaklanırken, aynı zamanda biraz da mizah ve farklı çözüm yolları sunabilirsiniz.

Zekâ barındıran mizahi bir dil genelde meseleyi olumlu yönde geliştirir. Örneğin, öğrencilerin daha iyi öğrenmesini sağlamak için bir proje planlıyorsanız, projenin adını, “öğrenmeyi öğren, kaplumbağa hızıyla maraton, sınav senden korksun, oyunun içinde oyun, kaybederken kazan, düşerken koş” şeklinde koyabilirsiniz. Bu şekilde, projeye dikkat çekmek ve öğrencileri motive etmek için mizahtan yararlanabilirsiniz. Başlığın kendisi, okuyan kişiyi mutlaka bir iç muhasebe yolculuğuna çıkaracaktır.

Tabii ki, mizahi bir dili kullanırken, saygıyı ve nezaketi de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Asla kimseyi rencide edecek veya aşağılayacak bir dil kullanmamalısınız. Söz ağızdan çıkıncaya kadar sizin esiriniz ancak çıktıktan sonra siz onun esiri olursunuz.

Aman, dikkat!

Eğitim sorunlarını mizahi bir dille çözmek, her zaman mümkün olmayabilir. Ancak, bu yaklaşımı denemek, sorunları çözmek için daha etkili bir yol olabilir.

Kim bilir!

Denemek için de deneme toplantıları yapmayı ihmal etmeyin. Sonra pat diye ortada kalmak, kırılan hayalleri toparlamak yine size düşer.

Mizah önemli ve etkili bir güçtür. Kullanım kılavuzuna göre yol alırsanız eğitimin özlenen ancak bir türlü uygulanamayan ideal hedeflerini, satırlardan sadırlara oradan sınıflara ve sıradaki öğrencilere, velilere ve tüm eğitim neferlerine ulaştırabilirsiniz.

Gaza gelmeden, ipe gelmeden ve göze gelmeden mizahın seni götürdüğü yere sakince gidesin-iz!