Çocukluk, hayatın en tatlı, saf, masum dönemidir. Gerçek ve hayal iç içedir. Sınırsız güzelliklere tırmanan hayal merdivenleri vardır.
Bu merdivenlerden tırmanmaya çalışan her çocuk yukarıda bekleyen hayalkesiciler, hayalkırıcılar, hayalyokediciler tarafından durdurulur. Hayal yok edicilerini yatığı bu davranış çocukların keşif, öğrenme ve gelişme dönemlerini dumura uğratır.
Varsa yoksa “abcd” şıklarından ibaret sorular, sayı sayma, okuma, yazma, diğer ders terimleri gündemde oluyor. Çocuk doğal gelişimi içerisinde zaten yapabileceklerini en güzel şekilde yapacaktır.
Sadece bir tarafa ağırlık verdiğimizde çocuklar birçok duygu, davranış ve faydalı bilgilerden yoksun büyüyorlar.
Öncelikle çocuklar koruma fanuslarından dışarıda mükemmel bir hayatın olduğunu yaşayıp tecrübe etmeliler. Buna biz ebeveynler izin vereceğiz.
Nasıl mı?
Sorumluluk vererek.
Aldığı sorumlulukların iyi ya da kötü sonuçlarına katlanmasını izleyerek yapabiliriz.
Çocuk adına çocuğun her şeyini takip etmeyelim.
O zaman robot misali her şeyin komut verilerek yapılacağını öğrenir ve her daim komut bekler. Düşünemez, üretemez ve farklı çözüm yolları için mücadele vermez.
Her çocuk kendi hızında, kabiliyetinde yol alacaktır. Biz sadece kritik zamanlarda yanında olduğumuzu ve ona yol gösterebileceğimizi bildirelim veya hissettirelim yeter. Biz büyükler aynı mıyız ki çocuklarımız hep aynı olsun!
Komşu çocuğuyla, dayı, amca, teyze, hala ya da sınıf arkadaşıyla sürekli yarıştırmayalım. “Onu kızı bunun oğlu şunu yapmış sen eden yapamıyorsun?” demeyelim.
O soru bize, “Onun annesi, dayısı, babası şöyle, siz niye böyle, öyle, şöyle değilsiniz?” şeklinde döner.
Hayatın doğal akışı zaten kazanmayı, kaybetmeyi öyle ya da böyle çocuğa öğretecektir. Sadece iş, para hırsıyla yönlendirilen çocuklar ileride sevgiden yoksun; geçmişini benimsemeyen ruhsuz robotlara dönüşebilirler.
Çocukları ruhsal, duygusal, sevgi, merhamet yönleri için de emek, zaman harcanmalı ve bu doğrultuda da planlar yapılmalı.
Yapılmadığı takdirde, “Her türlü imkânı verdik, parası pulu var ama sevgi, merhamet yok, hiç acıması yok bu çocuğun. Bunu biz mi yetiştirdik? …”gibi cümleleri hem duyar hem yaşarız.
Çocukları merak ve ilgilerine, yeteneklerine, eğilimlerine göre yönlendirmeye gayret etmeliyiz. Kısacası her ağaçtan gemi olmaz.
Sağlam meşe ağaçları, ladin ve gürgen ağaçlarının yeri ayrı; kavak ağaçlarının çam ağaçlarının yeri ayrı olmalıdır.
Meşe ağacının yetişme ortamı ile kavak ağacının yetişme ortamı göğüsledikleri zorluklar aynı mı ki biz her öğrenciden aynı başarıyı bekleyelim!
Sağlam bir temel, mutlu ve doyurucu bir çocukluk için planlar yamalıyız. Dört duvarın arasında o kurstan bu kursa koşan, koşturulan, zorlanan mutsuz, doyumsuz, merhametsiz çocukların hem kendilerine hem de topluma bir katkısı olmayacaktır.
Katkısı olmayan zahmeti israftan saymak yanlış olmaz herhalde. Eğitimin yarınları için birkaç kelam ettik.
Derdimiz bu işin kıvamını bulmak ve sürdürebilir tatları sofraya sunmaktır vesselam!
Yazmayı seven biri. Okumak yazmayı; yazmak okumayı geliştirir. Yazdıkça ve okudukça dünyanın daha da iyi olacağına inanan birisi. Ayrıntıların önemli olduğunu fark etmeye gayret eden birisi. Güller diyarının bir kazasında dünyaya gelen yazarımız evli ve iki çocuk babasıdır. Öğretmenlik hayatına devam etmektedir. Eğitime, teknoljiye, kitaba, okumaya, okutmaya ve hayata dair yazılar kaleme alma gayretindedir.