Her küçük çocuğun başladığı yaşta başladım ilkokul serüvenine. Heyecanlıydım. Herkes ilkokul öğretmenine duyduğu aşkı anlatırken benim içim kıpır kıpır olurdu. Dinledikçe merakım gitgide artardı.
Okula başladım. Annem de öğretmen olduğu için aynı okuldaydık. Farklı bir histi benim için. Annemin yakın arkadaşı öğretmenimdi.
Çok zaman geçmedi, belki bir hafta belki iki hafta.
Annemin de uzaktan tesadüfen şahit olduğu, liseye kadar olan öğrencilik dönemimi değiştirmeye sebep olan o tokadı yedim.
Benim içime yer eden tokat, annemi daha çok sarsmıştı sanırım hatırlamıyorum. Apar topar annem kendi sınıfına aldı ve nasıl bir psikolojiyle yaptığımı bilmediğim tiyatrom başladı.
Bir oyun yarattığımı hatırlıyorum.
Okula girince benim için her şey değişiyordu. Annemi, annem olarak göremiyordum. Benim için öğretmenimdi. Benim öğretmenimdi.
Okuldan çıkış zili çaldığında bile annem değildi. Eve beraber gitmek istemiyordum. Kendi başıma gidiyor, okulda olanları anneme anlatıyordum. Veli toplantıma kimse gelmiyor diye ağlıyor, “Anne biliyor musun bugün öğretmenim bana aferin dedi.”diyordum.
Böyle bir tiyatro yaratmıştım kendime. Kendi saflığıma, bu duruma kendimden daha çok inanmıştım.
4. sınıfa kadar bu durum böyle devam etti. Sonra bazı farkındalıklar gündeme gelmeye başladı.
Ben öğrencilerin hiç hoşlanmadığı o “ Öğretmen çocuğu” idim.
Derslerim iyiydi.
“Torpillisindir sen şimdi.” cümlelerini hep duyduğumu hatırlıyorum ya da “ Doğru söyle sınav sorularını gördüğünü biliyoruz.” cümleleri…
Küçük yaşımda anne-öğretmen kavramını aşmak için çabaladığımı, bu cümlelerle savaştığımı hatırlıyorum.
En çok da annemin öğretmenim olmasından dolayı hiçbir zaman ilkokul öğretmenime, ayrı bir bağlılık duyamadığıma üzülüyordum sanırım. Annemdi çünkü. Zaten çok seviyordum.
Yıllar sonra tokadını yediğim öğretmenimle karşılaşmıştım. Hiç unutmam.
Beni tanımıştı. Sadece kafasını çevirmişti, sanki yokmuşum gibi.
İlk defa çok kızgın hissetmiştim. Nedenini sorgulamak, öğretmenim “Neden yaptınız?” diye sormayı çok istemiştim. Yapmadım.
Öğrendim ki engelli bir kızı varmış. Kız çocuklarına beslediği kızgınlık bu yüzdenmiş. Hala arada kızgınlığım geçti mi diye düşünüyorum da…
Hayır geçmedi.
Ama teşekkür ederim kendisine yine de. Bunca olumsuz şeylere rağmen iyi ki annem öğretmenim oldu diyebiliyorum şimdi.
Annem için zor olan bir süreçti, benim için de. Birlikte üstesinden gelmeyi çok güzel başardık.
Zor olan şeyler oldu mu? Evet oldu. Ama iyi ki de oldu.
Belki diğer öğrenciler gibi yıllar sonra ilkokul öğretmenimin karşısına çıkıp, “Öğretmenim beni hatırladınız mı? Ben büyüdüm, avukat oldum” cümlesini heyecanlı bir şekilde kuramayacak olabilirim ama “İlkokuldan üniversiteye kadar her anıma şahitlik ettiğin, bana en iyisini sağladığın için, emeklerinin karşılığında avukat oldum öğretmenim” diyebileceğim anneme.
Biz bu durumu güzel atlatsak da hep yakınmıştım.
Şimdi ise demek istediğim bir şey var:
Anne; öğretmenim olduğun için teşekkür ederim iyi ki benim öğretmenimdin. Senden ilkokul konularını öğrenme yaşını geçsem de, hayat bilgisi dersimiz devam ettiği için çok şanslıyım.