"Enter"a basıp içeriğe geçin

Almanlar Yürüsün Biz Koşarız!

Ülkemizde yapılan gösterilerin giriş kısmının nasıl olduğunu tahmin edemesek de gelişme ve sonuç kısmının nasıl olacağını çok iyi biliyoruz.

Biz de demokratik bir ülkeyiz ama neden Almanya ile aramızda bizi koşturacak bir fark var ?  Almanlar bu kadar güzel yürüyebiliyorken biz neden koşuyoruz ?

Çünkü Almanya’da sağlanan gösteri hakkının temelinde ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü yatıyor.  Almanlar “Basic Law ( basit hukuk)” dediğimiz hukuk sistemlerine şöyle bir madde ekleyerek bu zemini zaten kurmuş: ”Alman anayasası 8. Madde der ki Almanlar bildirimde bulunmadan ya da izin almadan barışçıl ve silahsız olarak toplanma hakkına sahiptir.”1  Alman vatandaşı bir gösteri, yürüyüş yapmak istediğinde Almanya devleti bu durumu insanın temel hakkı olarak benimseyip kendi vatandaşına  bir alan tanımış. Bu tanıdığı alanı sadece Alman anayasasının 8. Maddesine eklemekle kalmayıp, karşılaştığı olaylarda kararlar alıp kamuoyuna sunmuş.

Bu durumun en güzel örneklerinden biri olarak Alman Federal Anayasa Mahkemesinin Brokdorf Kararı’na bakalım. Bu kararda görebileceğimiz; Almanların görüş ve irade oluşturma süreçlerine yardım eden bir karar olup, demokratik bir toplum olarak Anayasalarına bu kararın işlenmesi ve kamuoyuyla paylaşılarak kendi hukuksal işleyişin vazgeçilmez bir unsuru olmasıdır.   Bu durum bize demokratik bir işleyişteki halkın kendi iradesiyle rahatça özgün toplanma şeklini kullanabilmesini hem gösteriyor hem de destekliyor. Alman anayasası her şeyin temelini, kendi vatandaşlarına sağladıkları ifade özgürlüğüne ve toplanma özgürlüğüne dayandırarak açıkça bunu ifade ederek uygulamaya geçirmiş.

Peki bu yapmak istedikleri bütün eylem ve gösterilerde özgür oldukları anlamına mı gelir? Hayır. Alman Anayasasına baktığımızda her şey güllük gülistanlık gibi gelse de tabiki Alman vatandaşlarının da yürümek konusunda belirli kırmızı çizgileri var. Geçtiğimiz yıl bu günlerde (20.09.2020) Almanya’nın başkenti Berlin’de yapılan 18.000 kişinin katıldığı koronavirüs salgınının yayılmasını engellemek için uygulanan tedbirlere karşı çıkanların protesto gösterisi, yapılan bütün uyarılara rağmen Berlin polisi tarafından dağıtılmak zorunda kalmıştı. Dikkat çekmek isterim ki dağıtılmadı, zorunda kalındı.

Almanların spontane gerçekleştireceği gösterilerde bildirim yükümlülüğü olmasa da bu verilen hakkın hukuki zemini “ Özgürlük” olsa da  herhangi bir ihlal olduğunda dağıtma ya da doğrudan bir tehlike anında bu yürüyüşün veya gösterinin dağıtılamayacağı anlamına gelmez.  Alman devletinin bu gösteri yasaklamayı meşru saymadıklarından da çok rahat anlayabiliriz. Alman anayasası tarafından tüm yurttaşlara sağlanan özgürlüğün korunması, barışçıl davranan katılımcılar için varlığını sürdürür. Diyelim ki İstanbul’un Taksim’i gibi olan Almanya’nın Münih’inde oturuyorsunuz. Yanınızda bir eylem yapılıyor. Sizin oradaki bulunma amacınız sadece yemek yiyip kahve içmek. Yanınızdaki gösterici pankart açıp taşkınlık yapıyor, siz sadece olay sırasında orada oturup kahvenizi yudumlarken; kolluk kuvvetleriyle herhangi bir tartışma münasebetine girmek zorunda kalmaz, ters kelepçeyle yere yatırılıp haklarınız ihlal edilmez.

Alman anayasasının özgürlükçü anlayışa dayandırdığı bu gösteri hakkı, her zaman mükemmel sonuçlar doğurdu diyemesek de zaman zaman ortaya çıkardığı sorunları nasıl çözümlediğine bakılmalı.

Barışçıl yolla çözülmesi için gereken yöntemleri tartışmışlar akla ve insan özgürlüğüne bağlı yollarla insanların isteklerini dile getirme hakkını kullanmaları için gerekli olan tüm zemini yaratmışlar.

Buna bir örnek olarak Stuttgart tartışmaları verilebilir. Stuttgart tartışmalarını kamuoyuyla paylaşarak ve gizli tutmayarak, halkın da bu tartışmanın bir tarafı olmasını sağlayan hükümet aslında halkı için hem davalı hem de davacı taraf olarak toplumun haklarını gözetmiştir.

Bu durum Almanya’da konu olan gösteri hakkının basit bir denetime tabii olmadan tam teşekküllü bir denetim olduğunun en büyük kanıtlarından olabilir.

Türkiye’de bir gösteri yapacaksınız. Bu gösteriyi bildirmeye almaya gittiniz. Bildiriyi yaptınız ama gösteri sırasında kolluk tarafından istenmeyen davranışlara maruz kaldınız. Muhtemelen yaşadığınız tatsız olay sonucunda davacı olmak istemeyeceksiniz, devlet de kendi birimi olan ve görevini yaptığını savunan kolluk kuvvetinin bulunduğu; barışçıl olmayan davranışa, sosyal medya ses getirmediği sürece bir yaptırımda bulunmayacaktır.

Alman anayasası önem verdiği haklarını korumak adına gösteri sırasında size barışçıl olmayan bir davranışta bulunulduğu zaman basit bir denetime tabii tutmak yerine karşı taraf halkın refahını sağlamakla görevli olan kolluk kuvveti de olsa tam teşekküllü bir denetim yaparak sizin haklarınızı koruyacaktır. Çünkü gösteri hakkının zeminini asıl olarak daha da önce de söylediğimiz gibi toplanma ve ifade özgürlüğüne dayandırdığından, Alman devleti için de bu iki hak, insan hakları arasında en önemli haklardan olduğu için Türkiye’de göremeyeceğiniz bir davranışla Almanya devleti sizden önce sizin haklarınızın peşine zaten düşmüş olacaktır.

Tüm bunlar yapılabiliyorken, yapılmışken, bütün bu örnekler varken, Almanlar yürürken  biz hala NE(Y)DEN kaçıyoruz?

 

(1)Almanya’ da bizden farklı olarak federal bir yapıya sahip olduğunu için bu durum değişkenlik gösterebilir. Örneğin Weimer Anayasası 123. maddede açık alanlardaki toplantı ve gösterilerin ‘yasa uyarınca bildirim yükümlülüğüne tabii tutulabileceğini ve kamu güvenliği için doğrudan tehlike halinde yasaklanabileceği’ açıkça ifade edilmişken (yürürlükte olan) Anayasa ise içeriksel olarak sınırlandırılmamış gözüken basit bir yasa kaydıyla yetinmiştir.