Günlerdir hiçbir şey yemeden dolaştığı ormanda, elindeki havucu ısıra ısıra yürüyordu tavşan. Bir yırtıcıya av olmadan bulabildiği havuç, onu bir süre daha idare ederdi. Tavşan, arkasından hızla koşan avcıyı fark etmese, belki de şu an hayatta olmayabilirdi. Bunu niye mi anlattım? Çünkü o tavşan şu an yaşıyor. Vahşi avcıya av olmadı. Aralık ayı ile birlikte kış mevsimine merhaba dedi.
Bizi kışa kavuşturan yaratıcımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Şükranlarımızı sunuyoruz tabiri, farklı coğrafyalarda yaşayan, Tanrı’nın ruhunun başka bir yansıması olan insanların, konuştukları dilin tercümesidir. Teşekkür etmek, yapılan iyiliği bilmek, Anlamına gelir. Bu yüzden, Farklı dilde fakat aynı ibadeti, yani şükretme eylemini yapıyor olduğumuzu unutmayalım.
Tavşan Aralık ayının başlamasıyla birlikte noel kutlamalarına başladı. Eğer orada o avcıyı fark etmemiş olsaydı. Bugün yılbaşı eğlencesi tertip etmeyi düşünecek bir kafaya sahip olmayacaktı. Avcı işi gücü bırakarak, masum bir tavşanın peşine düşmeyi kendisine hobi edinmemiş olsaydı. Orman daha yaşanılır bir hal alacaktı. Fakat yeryüzünün avcısı insandı. Kendi türü dışında her şey onun için bir av malzemesi olabilirdi. Ben bu satırları yazarken, insanların birbirini avladıkları gerçeğini göz ardı ediyorum.
Kafası gövdesinin üzerinde duran tavşan yılbaşı kutlaması için bir hindi dolması yapmaya kalksa bütün orman halkı ayaklanır.
“Yahu sen ne yapıyorsun?”Diye tavşanı kınardı.
Siz de bugün bir hindi dolması yapmaya kalkarsanız. Kimse sizi kınamaz. Ama eğer o hindi dolmasını Aralık ayının son günü yaparsanız. Birde sosyal medyada iki fotoğraf paylaşırsanız. Hiç olmaz. Sakın öyle bir işe girişmeyin.
Tabular ve simgeler insan türü için vazgeçilmez bir unsurdur. Çünkü bizler etiketi ve etiketlemeyi çok severiz. Birbirimizi ihlal edilen tabular için eleştirmeye bayılırız.
Zavallı tavşan, tek derdi hayatta kalmak, çünkü yaratıcı yaşayabildiğin kadar yaşa demiş ona. Yiyebildiğin kadarını al. Gerisini doğada bırak. Tek program yüklü. İçgüdüsel davranışlar yaratıcı tarafından beynine kodlanmış. Neyi, ne kadar, nasıl yapması gerektiği ilmik ilmik dokunmuş.
Yaratıcı insanı çok programlı yaratmış. Beynindeki kodlar çok çeşitli. Bu nedenle, İnsan çok programlı bir hayvandır. Memeliler sınıfı içinde değerlendirilen bu tür dünyayı en güzel şekilde kullanmak üzere geliştirilmiştir. Yaratıcı kendi ruhundan üflediği bu türe bütün nimetlerini bahşetmiştir.
Yaratıcının insandan istediği tek şey ise ona başarmış olarak geri dönmektir.
Yeryüzünün hakimi olarak geldin, Kelimelere takıldın, söyleniş biçimine baktın. O ne giymiş. Bunun üstünde ne var? dedin. Sen ne yedin ben ne içtim? Bir koltuk kaptın. Oturduğun koltuğa yapıştın kaldın. Üç tane ev iki tane arsa aldın. Son model dört tekerlekli bineklerde dolaştın.
Yaratıcı insana kendi ruhundan üfledi. Her birimizi ayrı bir yansıma olarak imtihana gönderdi. Sınav bitince,
Yaratıcı insanoğlunu karşısına alacak ve soracak:
“BAŞARABİLDİN Mİ? “
1986 yılında Diyarbakır’da doğan Osman Erdoğan halen Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Bir süre Silvan Mezopotamya gazetesinde hikaye yazarlığı yaptıktan sonra, fikirkazani. com isimli İnternet sitesinde öykü yazmaya devam etti. An’da Anlık Hikayeler isimli ilk öykü kitabı 2018 yılında yayınlanan Osman Erdoğan Kendisini okur yazar bir öğretmen olarak tanımlıyor. Osman Erdoğan evli ve iki kız çocuğu babasıdır.
Eserleri:
An’da Anlık Hikayeler
Altı Gün