"Enter"a basıp içeriğe geçin

Mühürsüz Seçim

 

 Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, “7102 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un ilgili bazı maddelerinin seçim güvenliğini tehlikeye düşürebilecek, halkta seçim güvenliği konusunda yanlış algı oluşturabilecek düşüncesiyle, bazı maddelerin iptal edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle yapmış olduğu başvuruyu redetti.

CHP’nin itiraz gerekçesini oluşturan konular şunlardı; “mühürsüz pusula ve zarfların geçerli sayılması, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili oy pusulalarının aynı zarfa konulması, sandıkların taşınması ve birleştirilmesi, aynı binada oturan seçmenlerin farklı sandık bölgelerine kaydedilmesi, sandık kurulu başkanının belirlenme usulu” ile ilgili maddelerden oluşmaktaydı.

            Kanunun iptali ve yürürlüğünün durdurulması istenen maddeleri şöyleydi (Milliyet Gazetesi: 31.05.2018)

  • Aynı binada oturan seçmenlerin, hane bütünlüklerinin korunması ve aynı seçim bölgesinde kalmaları şartıyla farklı sandık bölgelerine kaydedilebilmesi.
  • Seçim güvenliği açısından gerekli görülmesi durumunda vali veya il seçim kurulu başkanının oy verme gününden en geç bir ay önce talepte bulunması halinde, o yerdeki sandıkların en yakın seçim bölgelerine taşınmasına, sandık bölgelerinin birleştirilmesine, muhtarlık seçimleri hariç olmak üzere seçim bölgelerinin birleştirilmesi ile seçmen listelerinin karma şekilde düzenlenmesi.
  • Sandık kurulu başkanının belirlenmesi usulü.
  • Birlikte yapılan cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerinde, oy pusulalarının aynı zarfa konulması.
  • Sandık çevresinde cebir, şiddet veya tehdit kullanarak sandık başı düzenini bozmaya kalkışanlar hakkında seçmenlerin ihbarı üzerine gerekli yasal işlem yapılmasını düzenleyen maddeye eklenen ‘seçmenlerin ihbarı’ ibaresi.
  • Üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarfların geçerli sayılması.
  • Yetkili seçim kurullarınca gönderilen ve Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı bulunan oy pusulalarının arkasının sandık kurullarının ihmaliyle mühürlenmemiş olmasının, oy pusulasını geçersiz kılmaması.

 

Emin olun AKP, muhalefette olsaydı, bu maddelerden dolayı seçimi boykot ederdi.  “Din elden gidiyor! Din düşmanları! Vatan hainleri!” diyerek ülkeyi ayağa kaldırırdı.

AYM, en azından seçim güvenliği adına bazı maddeleri kabul etmesi gerekirdi. Toptan bir anlayışla, tüm maddeler için red kararı verilmesi, düşündürücüdür.

CHP’nin haklı olarak, mühürsüz oy pusulaların ve zarfların geçersiz olması konusundaki başvurusu dikkate alınmalıydı. Yüksek seçim kurullarında, seçim torbalarının değiştirilmeyeceğini, kim garanti edebilir? Mühürsüz pusula ve zarfların sonradan eklenmediğini, kim garanti edebilir?  Halkın seçime yönelik endişeleri, yanlış algıların oluşmaması adına, AYM’nin somut bir adım atması gerekirdi.

Maalesef, AYM tam bağımsız yargı olmadığını, bir kez daha kanıtlamış oldu. Tam bağımsız yargının oluşabilmesi için yargının üzerindeki siyaset vesayetinin kaldırılması gerekmektedir.

Bu da bize gösteriyor ki, AKP hükümeti eskiden olduğu gibi, yeniden dalavere peşinde koşmaktadır. Karanlık ve legal görünümlü illegal faaliyetlerini, AYM’nin onayından geçirerek yapmaya çalışacaktır. Anayasa mahkemesi, gayrı meşru yetkilerin onaylandığı, notere çevrilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına değil, AKP devleti adına faaliyet yürüten, legal görünümlü, illegal bir yargı mercii olmuştur. Her türlü hukuksuzluğun, resmi belgesi AYM onaylı hazırlanmaktadır.

Her zamanki gibi şaibeli seçim, şaibeli iktidar yine başa gelecek.

Durmak yok! Milleti ağlatmaya, sömürmeye, vatan evlatlarını teröristlere hedef haline getirmeye, kendi dolarlarını istiflemeye ve halkın elindekini de zorla bozdurtmaya, terör örgütleriyle masaya oturmaya, işsizliği arttırmaya, eğitimi şirazeden çıkarmaya, yargının terazisini bozmaya, ekonomik krizi arttırmaya, ticarette zarar etmeye, ithal tarıma hız vermeye; konuşanın hapislerde kendisini bulduğu, özgür medyanın kapatıldığı, gazetecilerin hapse atıldığı, hiçbir vicdanlı yargıcın kabul etmediği mesnetsiz delillerle on binlerce kadının ve binlerce çocuğun hapse atıldığı, mesnetsiz iddialarla binlerce devlet memurunun ihraç edildiği, insanların hapishanelerde yer sıkıntısından dolayı istiflendiği…, yeni bir döneme daha devam.