Her sene zihnimizde canlanan, karanlık günlerin adıydı 28 Şubat. Ne olmuştu da kara gün denmişti?
Televizyon kanalları ‘’irtica faaliyetleri, laiklik elden gidiyor!’’ diye haber yapadursun; yan sokakta, hastanede, durakta hatta üniversitelerde bile coplanan kızları, resmi kurumlardan yaka paça atılan ablaları, kızımın hali ne olacak diye feryat eden anneleri gördüğümüz yıllardı. Bunlar niye yapılıyordu? Bu insanların suçu neydi? Karşı görüşün, bez parçası olarak adlandırdığı, bu bez parçasını gericilik saydıkları anlayıştan ibaretti. Mücadele eden taraf ise inançlarını yaşamak için her zorluğa direnenlerdi…
İki tarafın tek kavgası laiklik ve din oldu. İnsanlar bu iki konuya odaklandı. Konuşulması gerekenler askıya alındı. Neydi din adına korktukları, irtica diye ortalığı ayağa kaldırdıkları? Laiklik ne demekti? Ülkemizdeki algısında mı sıkıntı vardı yoksa dinle mi kavgası vardı? Bunlar hiç sorgulanmadan iki taraf arasında kutuplaşmalar yaşandı. İnsanın insana değer vermesi gerekirken, kadınlarımızın seçtiği yaşam tarzından dolayı kötü bakışlara ve şiddete maruz kalmasının etik olmadığını kimse dile getirmedi. Laikliğin, bir grup üzerinde baskı kurmak değil; tüm inançlara eşit yaklaşmak için var olduğu unutuldu.Şehit kanıyla sulanmış bu topraklarda yaşayanların hoşgörü ile farklı düşünebildiği ama birlikteyken millet olduğu, kardeşçe yaşadığı anlatılsaydı kara gün 28 Şubat yaşanır mıydı? Kim bilir belki de bu tezgâhı hazırlayanların elinde patlardı…
Günümüze baktığımız zaman yaşananlar o günler kadar korkunç değil fakat amaçsız. Verilen mücadelenin nedenini bilmeyen, başörtüsü emrini saçın örtülmesi olarak anlayan yeni bir nesil ortaya çıktı. Hatta tesettür defileleri bile yapılıyor artık. Ne kadar özgürüz, ne kadar da medeniyiz(!)…
20 yıl önce verilen mücadelenin adı var artık. O dönem de eğitim hakkından vazgeçen, dini hassasiyetini koruyanların çocukları bugün moda uğruna her şeylerini feda edebiliyorlar.
Her yıl 28 Şubat’ta yaşananları film izler gibi izliyoruz. Bunun yerine Allah’ın tesettür emrini ve o dönemlerde verilen mücadelenin önemini anlatabiliriz. Tesettürün amacı kadınların, kötü bakış ve düşüncelerden korunması, dişiliği ile değil kişiliği ile ön plana çıkabilmesidir.Erkeklerin isteklerine göre şekil almayan, güzellik budalası olmayan,kendi saygınlığını koruyan ve insan olmanın önemine odaklanan bir kadın modeli oluşturabilmek… Bu yüzden tesettür saçın örtülmesi değil,kendi saygınlığını koruyacak kıyafetlerin giyilmesi demektir. 20 yıl önce yaşananlar tesettürü yaşam tarzı haline getirenlerin mücadelesiydi.Bunlar anlatılsaydı kara gün anlaşılır, kaybolan ahlaki değerlerimiz en azından şubat ayında kendine gelirdi!