Dün gece sabah beşe kadar uyuyamadım. Tacize uğramış olan okurumu dinledim. Dinledikçe anlamaya çalıştım, anladıkça yaşadığımız dünyanın kirliliğinden utandım. Düşündüm, uyudum, uyandım ve hala düşünüyorum. hangi ara bu kadar aciz bir hal aldık? Fazlasıyla meçhul bir sual. Okurumun bana anlattıklarından bir kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum.
A.D.’nin (okurumun) bana ifade ettiği şunlar: “Bana tacizde bulunan H.G. komşumuzdu bana taciz edeceğini aklımdan dahi geçiremezdim. Tüm bayanlara karşı samimiydi, altmış yaşında olan bu şahıs bana karşı süslü cümleler sarf ederdi. Karlı bir günde arabasının yanından geçerken selam verdi, fakat bu sefer her zamankinden çok farklı bakıyordu. Ben ne olduğunu anlamadan beni arabaya çekti (beni öpmeye çalıştı) ve ben can havliyle onu ittim, arabadan çıktım. Yaşadıklarımı kimseye anlatamadım ve bunun üzerine bana sözlü tacizde bulunmaya başladı. Kendimi yalnız hissediyor, kabuslar görüyordum. Sürekli düşünüyordum, korkmaya başlamıştım ve sonunda karar vererek durumu aileme izah ettim. Ailem en büyük destekçim oldu. Onu polise şikayet ettim. Bu ayın sonunda duruşmam var, mahkemenin vereceği cezanın en fazla uzaklaştırma olacağını tahmin ediyorum. Umarım en ağır cezayı alır. Benimle aynı veya benzer olayları yaşayanlar sizlerden ricam susmayın. Sizler sustukça bu tarz yaratıklar güç alacak.” Okurum A.D.’nin bana ifade ettiklerinden bir kesit.
Okurumun (17 yaşındaki kardeşimizin) yaşadığı olay üzerine söylemek istediğim çok şey var. Bunun öncesinde ülkemizin hukuki dramını gözler önüne sermeye çalışacağım (sadece bir haber ile). T24’ün haberi şu şekilde: “Adana’da iddiaya göre üç yıl boyunca 60 yaşındaki apartman yöneticisi, kat görevlisinin 15 yaşındaki kızını taciz etti. Küçük çocuk intihar girişiminde bulunmasının ardından ablası adam hakkında şikayette bulundu. Yapılan şikayette, apartman yöneticisi mahkeme kararıyla tutuklandı ancak sonradan cezası ev hapsine çevrildi. Küçük çocuğun avukatı Adana Barosu’nun kadın hakları komisyonu üyesi Sevil Arıcı ise mağdur ile tacizcinin aynı binada kalmasını sağlayan kararı “ödül olarak” diyerek tepki gösteriyor.” Sevil Arıcı’nın/avukatın haklı isyanı maalesef ülkemizde bir netice vermedi. İşte hukukun dramı diye buna denir.
Yazıyı baştan sona okuduğunuzda diyecek onlarca,binlerce mağduriyete bir sessizlik sığdırıyoruz. Sistemin topluma (özellikle kadına) biçtiği bir değer olduğunu zannetmiyorum. Tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsü ile evlendirilmesi gerektiğini öneren zihniyet pek sağlıklı değildir. Ne yazık ki hukuk bu rezaletin esiri olmuş durumda. Okurum A.D.’nin başta olmak üzere bu tarz olaylara karşı karşıya kalmış herkes dirayetli ve kendine güvenle hayata devam etmeli. Bu tarz ruh hastalarının hesabını tarih ve yaradan soracaktır.
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).