Ana rahmine düşen can, sevgiyle “merhaba” dedi.
Birkaç hafta sonra karnında bir can taşıdığını öğrenen anne: “merhaba” dedi.
Baba aldığı müjdeli haberin ardından, gözü eşinin karnında: “merhaba” dedi.
Anneanne, dede, dayı, büyükbaba, teyze, hala, amca, … “merhaba” dedi.
Anne, sevgiyle, aşkla büyüttü bebeğini içinde. Gün gün, hafa hafta gelişimini izledi bebeğinin.
Günler geçti. Haftalar bitti. Aylar tükendi. Doğum vakti geldi.
Herkes heyecanla doğumhanenin önünde bekledi. Anne içerde, bebek onun içinde.
Sancılar sıklaştı. Bebek geldi dünyaya. Anne aşkla sarıldı. Canından bir parça olan canına.
Daha önce orda olmayan doğumla birlikte fışkıran sütle besledi yavrusunu. “Her çocuk kendi kısmetiyle doğar.” sözü bir kez daha yerini buldu. Emdi annesinin memesini yavru.
Zaman kısıtlıydı. Eğer anne bir işte çalışıyorsa; doğum öncesini sonrasına aktarırsa vesaire, tüm işler istediği gibi giderse, annenin çocuğunun yanında kalabileceği süre maksimum 13 haftaydı. Fakat haklarını da yemek istemem. Bu 13 haftanın sonunda. Anne istemesi halinde iki yıl izin kullanabilir. Ama ücretsiz. (!) Genelde doğumla birlikte ailenin eli biraz sıkışır ve paraya ihtiyaç olur. Zaten bunun için değil mi ki birinci çocuk için bir defaya mahsus tam 300 lira, ikincisi için 400 ve üçüncüsü için 600 lira doğum yardımı yapılıyor. Elhasıl, ailenin paraya ihtiyacı olduğundan anne çalışmaya başlamak zorunda kalır. Sonrası bütün aile için çok zordu.
Henüz bir yaşındaki insan yavrusu, eğer şanslıysa, annesinin kokusuna hasret anneanne, babaanne arasında sevgi yumağı halinde mekik dokuyarak, büyümeye devam eder.
Eğer anneanne yada babaanne bakacak güçte değilse, şefkatli, merhametli bir bakıcı aranır. Bulunamazsa kreşe başvurulur.
Kreşlerin birçoğu, kreş sahiplerinin insafına bırakılmış. Denetimden sorumlu müfettişler ise bir olay olursa, olayı incelemek üzere olay yerinde hazır bulunurlar ve olayın nasıl gerçekleştiğini incelemeyi asla ihmal etmezler.
Yapılan incelemeler asla yaşanan olayı geri döndürmez ve yaşanmamış sayamaz. Heleki giden bir cansa, telafisi asla mümkün olmaz.
Olayın nasıl olmuş olabileceğine dair çok kelimeler, cümleler geçiyor kalemimin içinden. Fakat yazamıyorum. Dayanamıyorum düşünmeye bile.
Küçücük bir beden, kocaman koltuklu bir minibüs içinde. Kim bilir kaç defa “anne!” diye bağırarak, ağlayarak yardım istemiştir. Son nefesine kadar kurtarılmayı ummuştur.
Allahın gazabı sana bu zulmü yaşatanların üstünde olsun.
Allah annene, babana sabır versin.
1986 yılında Diyarbakır’da doğan Osman Erdoğan halen Milli Eğitim Bakanlığına bağlı devlet okullarında sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Bir süre Silvan Mezopotamya gazetesinde hikaye yazarlığı yaptıktan sonra, fikirkazani. com isimli İnternet sitesinde öykü yazmaya devam etti. An’da Anlık Hikayeler isimli ilk öykü kitabı 2018 yılında yayınlanan Osman Erdoğan Kendisini okur yazar bir öğretmen olarak tanımlıyor. Osman Erdoğan evli ve iki kız çocuğu babasıdır.
Eserleri:
An’da Anlık Hikayeler
Altı Gün