“Abartı ve gösteriş merakı sahteliği ve kargaşayı tetikler. İnsanlığın ve dünyanın sadeliğe ihtiyacı var.”
Geçen gün izlediğim çok güzel, kısa ama öz bir televizyon programı “Mesele” de böyle anlatılıyordu sadelik. Bu güzel programdan bahsetmeden olmazdı. Hele televizyonlarda o kadar boş ve lüzumsuz yayınlar var ki, böylesi bilgi yüklü bir programı söylemeden olur mu?
Mesele, herhangi bir konuyu çok kısa ve öz bir anlatımla ve de insanları sıkıp, bunaltmadan izleyicilerine sunuyor. Nevin Şahin’in kaleminden ve yüreğinden dökülen cümleler, adeta Bahadır Yenişehirlioğlu’nun anlatımı ile hayat buluyor. Ve sizi o hayatın içine sürüklemeyi başarıyor. Tıpkı dediği gibi: “kısacık sürprizli ve dahi hikmetli”
Evet, insanlığın ve dünyanın sadeliğe ihtiyacı var. Başkalarını memnun ve mutlu etmek için yaşamak ve bu uğurda yarışmak yerine, yaptıklarını sadece kendin ve ihtiyacı olanlar için yapabilmek… Sadelik, bir nevi özüne dönebilmektir. Hayatı ve etrafındaki insanları olduğu gibi kabul etmeyi başarabilmek, insanın sadeliğindedir. Aslında mutlu olabilmenin diğer adıdır sadelik.
Peki neden mi?
Gösteriş uğruna yaşanan abartılı hayatlar, insanlarda mutsuzluğu tetikliyor. Ve her şeye sahip olma, ya da daha iyisine sahip olabilme arzusunu getiriyor. Bu anlayış içinde olanlar, kendilerini gösterişli ama mutsuz bir yaşamın içinde buluyorlar. Evdeki eşyadan, dolaptaki kıyafete kadar olan her şey bir abartı eseriyse, bir müddet sonra bunların hiçbiri insanı mutlu etmeyi başaramıyor. Böylelikle etrafta hep şikayetçi ama gösterişten de geri kalmayan mutsuz insanlar dolaşıyor. Gerçeği yansıtmayan kişilikler ise toplumu olumsuz yönde etkiliyor.
Üstelik huzuru bulamayanlar, sahte gülümsemelerle, sahte mutluluklar sergiliyorlar etrafa. Oysa Zata’nın dediği gibi: “Doğallığın verdiği huzuru, doğal olmayan yollarda arama. Sadelik, sahtelik sevmez!” Değil mi?
Sade olmayı seçtiğimiz zaman yaşantımız, farkında ve bilinçli olmaya götürür bizi. Ve boşa harcanan onca zamandan da tasarruf yaptırır. Çünkü sadeleşmek hayatımızı kolaylaştırır. Kendimiz olmayı hatırlatır bize. Üstelik doğal yaşamak veya sade olmak için öyle her şeyden de sanılanın aksine vazgeçmeye de gerek yok. Sadece gösterişten uzak olup, olduğumuz gibi kendimizi topluma kabul ettirmek yeterli olacaktır.
Doğal olabilmenin ve sadeliğin hayatımız için önemli olduğunu hatırlayabildiğimiz an, sahtelikten kurtulmayı başarabiliriz. Ayrıca sadelik, bir şeylerden mahrum olma trajedisi olarak görülüyor. Bu korku ise daha çok sahip olmayı ve gösteriş duygusunu tetikliyor. Böylece aslında kolay olan yaşantımızı, zor ve mutsuz geçirmemize sebep oluyor. Bu yüzden ne kadar az eşya, az yemek ve hayatında az insan olursa kafanda da az düşünce ile huzuru bulmak kolaylaşıyor. Unutmamak gerekir ki, önemli olan çok şeye sahip olmak değil, az şeye ihtiyaç duymaktır.
Her şeyin sadesi güzeldir. Bu kendimiz başta olmak üzere, giyim tarzımızdan tutunda kullandığımız eşyalara kadar sadeliği tercih etmek, yaşantımızı olumlu yönde etkiler. Ne kadar da çok ihtiyacımız var değil mi? İzlediğimiz programların, yapılan reklamların, yiyip içtiklerimizin ve hatta yaptığımız ibadetlerin bile sade olmasına. Duygu ve düşüncelerimiz bile doğal olandan yana olmayınca hisselerimizi kargaşaya sürüklüyor.
Kısacası kalite bir yaşam için öyle gösterişe ve fazlalıklara hiç gerek yok. Aksine doğal yaşamak ve sadelik, bu imkânı bizlere sunmaya yeter. Böylece stresten uzak bir hayat ise kaliteli yaşamamızı sağlar.
Ben de tam sadeliği ararken onu bu programda buldum. Keşke diğer programlarda da bu sadeliği yakalayabilseydik. Bu yüzden mesele programının tüm çalışanlarına, sonsuz teşekkürler. Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Ne diyelim, umarım herkes kendine sade bir hayatın kapılarını aralamayı başarır ve en yüksek gelişmişlik düzeyine ulaşır. Mesele’de dile getirildiği gibi:
“Sadelik, insanı kendi hayatının ustası yapar…”
Sevgiyle…
Fotoğraf Kaynak: https://de.123rf.com/photo_26007001_stock-photo.html
30 Ekim 1978 doğumlu, her şeyden önce kul, sonra evlat, eş ve anne olma çabasında…
Yazdıkça öğrenenlerdenim…