İnsanlık var olduğu günden itibaren hep bir gelişim ve değişim içerisinde olmuştur. Kimi zaman bu gelişim ve değişime ayak uyduramayan toplumlar yok olmuş, kimi zaman ise varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Şöyle bir geçmişe göz gezdirdiğimiz zaman, bir yerleri ele geçirmek (Fetih etmek) için yapılan mücadeleler (Silahı al öldür,toprak senindir tarzı)bilinen klasik yöntemlerdi.
Şimdi ise değişen bir dünya söz konusu. Buna bağlıysa yeni yol ve yöntemlerle bir yerler ele geçirilmektedir. Öncellikle şunu ifade edeyim: Günümüz Fetihleri bir toprağı ele geçirmeyle gerçekleşmemektedir.
Aksine bunun iki tane cazip (çağa uygun)yolu mevcuttur. Birincisi kültürü yok etmek iken. İkincisi ise eğitimi bertaraf etmedir. Hepimizin bildiği üzere, eğer bir yer eğitim ve kültür alanında kontrol altına alınırsa toprak fethine gerek kalmaz. Çünkü orada yaşayan bireyler artık o toplumun kültürlü ve birikimli bireyleri değillerdir. Ve bunun üzerine kontrol edilen topluma, istenilen tüm emellerin uygulanması mümkün hale gelir. Kendi mevcudiyetini yitiren bir topluma arzu edilenlerin yaptırılması ne kadar zor olabilir ki?
İfade ettiklerimin hepsinden başlayıp, birşeyleri sorgulamaya ne dersiniz? Bizler şuan modern anlamda Fetih edilen bir ülke mi? Yoksa Fetih eden bir ülke miyiz? Bu anlamda nerede duruyoruz dersiniz?
Sizlerin, sorduğum sorulara vereceğiniz cevaplar elbetteki çok mühimdir. Dilerseniz naçizane bende sizlere fikrimi beyan edeyim. Bizler tarihin bizlere verdiği (17 ve 20. Yüzyılları arasındaki) fırsatların bir kısmını değerlendiremedik. Bugünün yüzyılındaysa (objektif bir açıdan baktığımızda) arzu ettiğimiz kültür ve eğitim hayatını yakalamış durumda değiliz. Sadece dediklerimi ele alacak olursak (gönül ne kadar elvermese dahi, aklın bizlere izah ettiği gerçekle) modern anlamıyla Fetih edilmekteyiz. Yıllardır eğitim alanında istediğimiz yolu kat edemedik. Kültüre gelince her geçen gün başkalarının (başka devletlerin) kültürünü kendi kültürümüze birebir uyarlamaya çalıştık ve durumumuz….
Başarısızlıklarımızla beraber bir kanıksama oluştu. Bu kanıksama sadece Ali, Mehmet, Ayşe… İçin söz konusu olmadı hepimizi esir aldı. Peki tüm bunlara karşı koyacak gücümüz kaldı mı? Eğer özümüze döner (eğitim, bilim, kültür, sanat… Hepsi için) yeni arayışlar yönelirsek başarmamız mümkün olacaktır. Fetih edenlerden olmak ümidiyle.
26.10.1998 tarihinde hayata gözlerimi açmışım.
“Hepimiz bir dünyanın ortak vatandaşlarıyız.” Bundan dolayı ırk, dil, din, memleket… Önemsiz (en azından benim için).