"Enter"a basıp içeriğe geçin

İslamcılığa Yanlış Bakış Açısı

Gündemdeki İslamcılık tartışmaları ve İslamcılık hakkında genel olarak toplumda var olan yanlış kanı, bende bu yazıyı yazma ihtiyacı hâsıl etmiştir.

İslamcılık tartışmaları, hemen hemen her dönemde belli odaklar tarafından gündeme getirilmiştir. Dolayısıyla böyle önemli bir konuda kendi şahsi düşüncelerimizi bir camianın görüşü olarak sunmak, kanımca doğru bir davranış değildir.

İslamcılık Fikri Nasıl Doğmuştur?

Osmanlı devleti tarihinin en parlak dönemlerini yaşarken, Avrupa’da Kilisenin baskısı altında karanlık çağ yaşanıyordu. Kilisenin skolastik öğretilerine karşı çıkanlar, bedelini canıyla ödüyordu.

Batı’da reformlar, coğrafi keşifler ve sanayi devrimiyle büyük bir atılım gerçekleşirken Osmanlı devleti bir çöküş yaşıyordu. Bu çöküşün sebeplerini irdeleyen Osmanlı aydınları, yeni arayışlara koyuldular.

Osmanlı aydınları, devletin yeniden parlak dönemine geri dönmesi için Osmanlıcılık, Batıcılık, Türkçülük vb. fikirleri ortaya atmıştır.

İslamcılık fikri ise çok geç denebilecek bir tarihte ortaya atılmıştır.

Ümmet kavramını inceleyenler, ‘muhayyel cemaatin’ seferber unsuru olarak ümmet kavramının Müslüman aydınlar tarafından 19.yüzyıl gibi geç bir tarihte devreye sokulduğu üzerine değerlendirmeler yapmışlardır. (1) Osmanlı aydınları arasında Ümmet, İttihad-ı İslam ve İslamcılık kavramları üzerinden bir kurtuluş reçetesi sunma önerileri, ne yazık ki geç bir tarihte gündeme getirilmiştir.

İslamcılık Nedir?

İslamcılık, İslam’ın ana referans kaynaklarından hareketle “yeni” bir insan, toplum, siyaset/devlet ve dünya tasavvurunu, buna bağlı yeni bir sosyal örgütlenme modelini ve evrensel anlamda İslam Birliği’ni hedefleyen entelektüel, ahlaki, toplumsal, ekonomik, politik ve devletlerarası harekettir. Başka bir deyişle İslam’ın hayat bulması, hükümlerinin uygulanması, dünyanın her tarihsel ve toplumsal durumunda İslam’a göre yeniden kurulması ideali ve çabasıdır (2)

İslamcılık, 19-20. yüzyılda İslam’ı bir bütün olarak ‘yeniden’ hayata hâkim kılmak, Müslümanları, İslam dünyasını batı sömürüsünden, taklitten, hurafelerden kurtarmak, medenileştirmek, birleştirmek ve kalkındırmak uğruna yapılan aktivist ve eklektik yönleri baskın siyasi, fikri ve ilmi çalışmaları ihtiva eden bir harekettir. (3)

Özetle, İslamcılığı üç temel esasa dayandırmak mümkündür. Bunlar; Kur’an ve Sünnete dönüş, İçtihat kapısının açılması, bidat ve hurafelerden dinin kurtarılması ilkeleridir.

Dünyada Cemaleddin Afganî, Muhammed İkbal, Türkiye’de Said Halim Paşa, Mehmet Akif Ersoy, Üstad Bediüzzaman, Hanili Salih Bey örneklerinde olduğu gibi 20. Yüzyılın başında İslam âleminin en derin bilgisine sahip, en kültürlü, söze en hâkim isimleri “İslamcı” olarak tarif edilen şahıslar olmuştur. (4)

İslamcılık Ne Değildir?

Google arama motoruna “İslamcılık Nedir?” diye bir soruyu yönelttiğinizde karşınıza şöyle bir ifade çıkar; “Dini siyasaya araç eden bir akım.” Yukarıda İslamcılık Nedir? Başlığı altında da ifade ettiğimiz üzere, İslamcılık bu ifadenin tam tersidir. Aksi söylem, açık bir art niyettir. İslamcılık kavramının sonunda bulunan “cık” eki nedeniyle hoşumuza gitmeyen bir ifade olarak algılanması, bir noktada anlaşılabilir. Bunun sebebi ise bu kavramın bize ait olmamasıdır.

“İslamcı” kavramı, Miladî 19. Yüzyılda Batılılar tarafından, Emperyalizme mücadelenin ancak Müslümanların birliği ile mümkün olduğuna inanan, bundan dolayı Müslümanlar arasındaki her tür ihtilafın unutulması gerektiğini düşünen, okumuş, dünya gerçeğinin farkında olan şuurlu Müslümanları Müslüman toplumdan farklı göstermek, marjinalleştirip dışlatmak için kullanıldı.

Bu şeytansal oyunla Müslümanların en şuurlu kesimi ile sıradan Müslüman arasına duvar örüldü. İslam dünyasını kurtaracak birikime sahip olanlarla bu birikimin pratize olması için gerekli demografiyi oluşturanlar arasına set kondu. (5)

İslamcılık Düşmanları Kimlerdir?

Batılılar, Batı’nın İslam âlemine yönelik saldırılarını 19. yüzyılın eşiğinde kapsamlı bir işgal hareketine dönüştürmelerine karşı, zaman içinde, ümmeti kapsayan bir direniş fikri üretenleri ve bu fikre sahip çıkanları “İslamcı (İslamist, Pan-İslamist)”, onların dile getirdikleri fikirleri de “İslamizm (Pan-İslamizm)” diye tarif etmişlerdir. “İslamcılık” eleştirisi ilk kez Batılılar ve Batıcılar tarafından yapılmıştır. Batılılar ve Batıcılar, “İslamcılık” için “gericilik, yobazlık, çağdışılık”; “İslamcılar” için de “gericiler, yobazlar, çağdışı fikirliler, örümcek kafalılar” gibi eleştiriyi aşan hakaretlerde bulunmuşlar. Bilgi ve kültürleri “İslamcıları” eleştirmeye yetmeyince karalama ve hakaret yoluna gitmişlerdir. (6)

İslamcılığın tek düşmanı Batılılar ve Batıcılar olmamıştır elbette. Özellikle son yıllarda Türkiye kamuoyunca gerçek yüzleri net olarak ortaya çıkan FETÖ, İslamcılığın en azılı düşmanlığını yapmıştır. Bu fitne çetesinin, Türkiye’yi her fırsatta Batılı dostlarına şikâyet etmek için kullandığı en güçlü argümanı Türkiye’nin giderek İslamist/İslamcı bir ülke olduğudur.

Evet, İslamcıların ve İslamcılığın düşmanlarını incelediğimizde, şeytan oklarının bu kesime (İslamcılara) yöneldiğini çok net olarak görmekteyiz.

İmam Şafii hazretlerine sormuşlar;
“Fitne zamanında Hak yolda olanı nasıl anlarız?”
İmam Şafii hazretleri buyurmuş;
“Düşman oklarını takip edin; onlar size hak yolu gösterecektir. ”

Gözümüzü açıp bir bakalım, düşman okları kimi gösteriyor?

 

1) Şerif Mardin, “Türkiye, İslam ve Sekülarizm”

2)  Ali Bulaç, “İslamcılığın Seyri”

3)  İsmail Kara, “Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi”

4)  Abdulkadir Turan, “İslamcılık” eleştirisinin eleştirisi, Doğruhaber

5)  Abdulkadir Turan, “İslamcılık Düşmanlığı”, Doğruhaber

6)  Abdulkadir Turan, “İslamcılık” eleştirisinin eleştirisi, Doğruhaber