Çeşitli kaynaklardan çıkan katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliğinin oluşmasına neden olmaktadır. Çevre kirliliği, doğaya zarar vererek doğrudan veya dolaylı olarak yaşamını sürdüren tüm canlıların zarar görmesine neden olmaktadır. Hızla artan dünya nüfusunun ihtiyaçlarının karşılanması için doğaya her türlü şekilde zarar verdiğimizi söylememe gerek yoktur zaten. Doğal kaynaklar hızla tükenirken üretim ve tüketimden kaynaklı atıkların önlemler alınmadan doğaya atılması çevre kirliliğinin oluşmasına ortam sağlamaktadır. Çağımız gereği, dünyada sadece kendini önemseyen insanlarla yaşıyoruz. Ne yaşadığı ortamın temizliğine ne de görüntü olarak güzelliğine önem vermeyen, önemsemeyen insanların olduğu dünyada… Bir diğer önemsemediğimiz konu beslendiğimiz bir yiyecek olan balığın nasıl zararlı atıklar yoluyla öldüklerini biliyor musunuz?
Atık yağlarınızı ne yapıyorsunuz? Bu sorunun cevabı çok klasiktir ya çöpe atılıyor ya da lavabodan akıtılıyor. Atık yağların çevreye ve sularımıza verdiği zararlarını önlemek için çevremizdeki atık yağ noktalarına koymak yeterli.
Ülkemizde yılda ortalama 1 milyon 650 bin ton yağ kullanılıyor. Bunun 350 bin ton kadarı atık olarak çıkıyor. Farkında olmadan kendi geleceğimize inanılmaz zararlar veriyoruz. Lavabolara dökülen yağlar denizlere ve göllere ulaşıyor. Buradan su yüzüne çıkarak kalın bir tabaka oluşturarak güneş ışınlarını engelliyor ve oksijen alımını kapatıyor. Oksijen olmayınca da yaşamın yavaş yavaş yok olmasına etken oluyor.
Çevreye zararı olan ve benim de değinmek istediğim bir diğer konu da nükleer santral.
Nükleer santrallerde enerji, istasyonun merkezindeki reaktörün içinde üretilen ısıyla sağlanır. Bu ısı, uranyum atomunun zincirleme reaksiyonu sonucu elde edilir. Atomun çıkardığı ısı enerjisi yüksektir, ama çıkardığı radyasyon çok daha yüksek ve zararlıdır. Ancak özel binalarda veya kurşun mezarlarda saklanabilir. Reaktörde, açığa çıkan nötronları emme yeteneği olan kontrol çubukları vardır. Çubuklardan çıkan bu ısı reaktörün çevresini saran gaz tabakası tarafından emilir. Isınan gaz ısı değiştiricide ki ufak boruların içindeki suya alınır.
Uranyum içerisinde ısı verecek enerji tükendikten sonra uranyum çubukları soğuyuncaya, radyasyon normal seviyeye gelinceye kadar suyun altında muhafaza edilirler. Muhafaza süresi dolduktan sonra yapılan analizler sonunda radyasyon seviyesi yüksek olanlar ayrılır. Radyasyonu normal düzeye inen katı cisimler toprağa gömülürken, sıvı olanlar denizlere veya göllere karıştırılır.
Nükleer Santrallerden çıkacak radyoaktif atıkların çevreye ulaşımı; rüzgârın ve yağmurun yardımıyla atmosferde taşınması birde denizlere, göllere ve toprağa karışımı şeklinde olur. Doğa olaylarıyla bitki örtüsüne ve sulara karışan radyo aktif maddelerin insan vücuduna ulaşımı kolaylaşmış olur.
Sonuç olarak nükleer santraller kurulumu uzun süren ve yüksek maliyetli olan tesislerdir. Ömrünü tamamlayan tesislerin sökülmesi işlemi de uzun süreli ve oldukça risklidir.