İdlib’de rejim güçlerinin hava saldırısı sonucu 36 Türk askerimiz şehit oldu. Bu saldırı sonrası İdlib’in önemi ve Türkiye-Rusya ilişkileri yeniden gündeme geldi. Fakat burada unutulmaması gereken bir diğer ülke ise ölü taklidi yapan İran’dır. Hava harekatında Rusya, kara harekatında ise İran milisleri aktif rol oynuyor. Her ne kadar Rusya ile diplomatik veya sahada onları muhataba alsak da İran ile hiçbir girişimde bulunmuyoruz. Onlar da Rusya ile hareket ediyor fakat bizim yerel medyamız bunu dile getirmiyor. Bu nedenden ötürü merakımı giderebilmiş değilim. Sonuç olarak askerlerimize alçakça hava saldırısı düzenlendi. Ne Rusya ne İran hiçbir güç saldırıyı üstlenmiyor. Rusya biz yapmadık deyip soğuk tavırlar sergilese de İran’dan hâlâ bir ses yok? Bir taziye mesajı bile yayımlamadılar.
Bu bölgede barış ve güvenliğin korkuya, caydırıcılığa, tehdite dayalı militarist politikalarla sağlanamayacağı açık ve nettir. Artık bu bölgede barış “ütopik” görünmektedir. Çünkü bölgede, çatışmalar ve düşmanlıklar üzerine kurdukları güç dengesinin bozulması ve gerici otoriter rejimlerin baskılarından kurtulması, onların bölgeyi sömürmelerine son vermeyecektir. Türkiye hava savunma unsurlarını kullanmazken tam hazırlıksız göz dağı verme demeçleri, ayrıca caydırmayı yozlaştırır ve karşı tarafı cesaretlendirir. Aynı cesareti kim?, nasıl? ve niye? Sorularına yanıt vermesi ile bekliyoruz.
Türkiye’nin artık, NATO’nun kollektif savunmasından yararlanması söz konusu değildir. Geleceğine ve güvenliğine yönelecek her türlü tehdite, Türkiye bundan böyle tamamen ulusal olanaklarına dayanarak karşı koymak durumundadır.
Ayrıca bu bölgede silahlanmak diplomasiden ötürü bir neden değil, sonuçtur.
Bu nedenle ülkemizde siyasi irade bunun bilincinde olmalıdır. Sürecin başından itibaren politik amaç ve hedef belirlenmiş olmalıydı. Politik amaç nasıl belirlenirse belirlensin; askeri amaç “rejimin veya terör unsurlarının güçlerinin imhasıdır”. Fakat ülkemizde bunun üzerine bir belirsizlik oluşturdu. Neden? Yalnız terör güçlerinin imhası ile bir ülkenin işgali, fethi, farklı şeylerdir. Fetih her zaman gerekli değildir. İlk olarak ülkemizin silahlı bir harekata maruz kalmasıdır ya da ulusal çıkarlarımız gereği bir harekatta bulunmamız gerekir.
Bu durumda önce hükümet tarafından önce düşman ülke tanımlanır. Ve bu ülkeye karşı siyasi hedef tespit edilerek savaşı gerektiren nedenler, savaşın amaç ve hedefi açıkça ortaya konularak TBMM’nin onayına sunulur ve kabul gördüğü takdirde topyekûn savaş ilan edilir.
Fakat şu an için böyle sonuçlar olacağını düşünmemek ile birlikte Türkiye gündeminde bir söylem yok. İlerleyen günlerde olabileceği ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerekir. Umarız ki böyle bir süreçten geçmeyiz. Savaşın hiçbir zaman çözüm olmayacağını dile getirerek, şehitlerimize Allah’tan rahmet yakınlarına başsağlığı diliyorum.