"Enter"a basıp içeriğe geçin

Milli Görüşsüz Cumhuriyet

Dün Cumhuriyetimizin 95. yıldönümünü kutladık
Tarihimizin en önemli günlerinden biri.
Bir Malazgirt Meydan Muharebesi, Koyunhisar Savaşı, İstanbul’un Fethi, Kosova, Mohaç ve niceleri ne ise bugünde tarihimiz açısından bu kadar değerlidir.
Bugün, aziz milletimizin “evlatsız yaparım ama bayraksız, ezansız yapamam” diyerek kazandığı savaşın, kazandığını ilan ettiği gündür. Tamamen bitmiş bir devletten koskoca bir devlet çıkartmıştır bu aziz millet.
Aziz milletimiz, damarlarındaki kandan, yüreklerindeki imandan, kundaktaki bebeklerinden vazgeçerek çıkarmıştır bu devleti. Bu yüzden hala canımız pahasına korumaktayız. Mohaç’ta, Sırpsındığı’nda, Sakarya’da nasıl ki korkusuzca atıldıysak düşmanın üstüne bugünde aynı şekilde Afrin’de, El-Bab’ta atılıyoruz. Ve hatta Sarıkamış’ta nasıl donduysak aynı şekilde nöbeti bırakmamak uğruna Tunceli’de donuyoruz.
Şair’in dediği gibi; Fıkrat değişir sanma kan aynı kandır.
Fakat maalesef bugünkü durumumuz çok kötü. “Bu ülkeyi ikiye böldürmeyeceğiz” derken sınırlarımızı koruduk fakat halkımızı üçe, beşe böldük. Zaten ülkemizde yaşayan ve bize düşmanlık yapan bir takım insanlar var.
Bir de bu ülkeyi çok seven, bu ülke için nefes aldığını söyleyecek kadar vatanına aşık olan bir grup var. Fakat bu insanlar kendi aralarında düşman olmuş durumda.
Kimisi bugünü sevmiyor kimi de doğum günü olarak kutluyor. Sevmeyenler arasında lanet edenler var. Hatta bugün sanki kendisinin kaybettiği, mağlup olduğu bir günmüş gibi lanse ediyorlar.
Bugünü mağlubiyet olarak görülmesinin sebebi Osmanlı Devleti son verildi düşüncesi. Oysa ki devlete son verilmedi. Var olan devletin yönetim sistemi değiştirildi.
Vakti zamanında Selçuklu Devleti nasıl yıkılıp Osmanlı Devleti kurulduysa bugünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak hayatına devam ediyor.
Maalesef ki vatanımızı çok sevgiyimiz halde devletimize karşı bu sevgiyi besleyemeyen insanımız çok.
Bir türlü milli bir görüş oluşturamadık. 95 yıldır tüm ülkeyi kucaklayan bir görüş oluşmadı.
Bizi sağcılık-solculuk veya laikçi-şeriatçı gibi ideolojik saplantılar değil milli görüş kurtaracak. Milli görüş olduğu takdirde ve o görüşe odaklanıldığında kimsenin mini eteğine, başörtüsüne, giydiklerine, giymediklerine, makyajına vs. takılmayız.
Kanserli hücrelere, lösemili bedenlere, yetmeyen böbreklere, ritmi bozuk olan kalplere, uzaya gitmeyen astronotlara ve hatta üniversitelerde olmayan uzay bölümüne, yapamadığımız tank motorlarına, yerli arabalara, okunmayan kitaplara, hakim ve savcıları matematik bilgisine göre alan eğitim sistemimize, dövülen ve tecavüz edilen kadın ve çocuklara odaklanırız.
O kadar politikleştikti okula giderken kitaplarımızın eksik ya da tam olmasına değilde ne giydiğimize bakıyoruz. Etiler semtinde mini etekli liseli kızlar makbulken, Sultanbeyli’nde başörtülü kızlar makbul. O öğrencinin sosyo-kültürel yeterliliği, okuduğu kitap hiç önemli değil.
Oysa ki gençlerimizin okuduğu kitap sayısı, derslerindeki başarısı, insan ilişkilerine yoğunlaşması gerekiyor. İdeolojik saplantılarımız nedeniyle biz insanların ülkeye faydalı olup olmadığına bakmıyoruz. “Bizden mi değil mi?” Buna bakıyoruz. “Bizden değilse ve karşı taraf bu başarı sonucunda bizden üstün olacaksa bu başarı olmasın” diyen bir güruh var.
Milli görüşle beraber bu ideolojik saplantılar bitecek ve hep beraber yükseleceğiz. Allah, milli görüş oluşturacak sağduyuyu umarım en kısa sürede oluşturmamızı nasip eder ve Cumhuriyet’imizi ilelebet payidar eyler.
Bu topraklar için toprağa düşmüşlerin evladı olmayı hak edebilmek için çalışmalıyız.