"Enter"a basıp içeriğe geçin

Adalet Yürüyüşü


  Türkiye’de hukuk uzun yıllardır hiç üstün olmadı fakat son 15 yıla baktığımız zaman hiç bu kadar yok olmamıştı. Adında adalet olan bir siyasi partinin, adaleti bu denli ayaklar altına aldığı bir dönemde yaşıyoruz. AKP ve cemaat, birbirlerinin en iyi dostlarıyken, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla masum yüzlerce insanı hapse gönderdi. O zamanlarda bu davaların hukukla bir alakası olmadığını, iftiraya maruz kalan insanların derhal serbest bırakılmalarını istiyorduk. Aradan geçen yıllar haklı olduğumuzu gösterdi fakat Türkiye’deki adalet olgusu kötüye gitmeye devam etti. Ortaya çıkan yolsuzlukları örtbas etmek için yapılanlar, 15 Temmuz sonrasında eski dostları olan cemaati ortadan kaldırmak için başlattıkları OHAL süresi boyunca yapılan, adaletsiz bir seçim, haksız tutuklamalar, hukuksuz işten almalar, ve hatta milletvekillerinin tutuklanması. ‘Hayır’ etrafında hareketlenmeye başlayan muhalefet çevreleri, şimdi de ‘Adalet’ için bir arada. Pasif direnişlerin en kuvvetlilerinden biri olan yürüyüşün bugüne kadar neler yapabildiğini sizlere de göstermek isterim.


  Gandhi’nin Tuz Yürüyüşü

  Britanya’nın kontrolü altındayken Hintlilerin tuz toplaması ve satması yasaklanmıştı. Britanyalılar, tuz tekelini ellerinde toplamış ve yüksek vergiler koymuştu. Gandhi, 1930 yılında, bu durumu protesto etmek için 388 kilometrelik bir yürüyüş başlattı. Kartopu etkisi yaratarak ilerleyen bu yürüyüş 24 gün sürdü ve yanında binlerce kişiyle hedeflediği sahile ulaştı. Yerden çamura bulanmış bir avuç tuz aldı ve temizledi. Tuz yasası ihlal edilmişti. Çağrısına uyan binlerce köylü de tuz çıkarmaya başlayınca Gandhi istediğini elde etmişti. Bu ihlal nedeniyle 60 bin eylemci hapse atıldı. Ancak yasa işlemez hale getirilmişti bile. Protestolar, Gandhi pazarlık için Londra’ya gitme hakkı kazanana kadar devam etti ve sonunda istediklerine ulaştılar. Ayrıca bu yürüyüş pasif direnişin neler yapabileceğini de bütün dünyaya göstermiş oldu.


  Martin Luther King – Özgürlük Yürüyüşü


  1960lı yıllarda özellikle güney bölgelerdeki ırkçılık ve siyahilere uygulanan eşitsizlikler için, tüm Amerika’da, Martin Luther King öncülüğünde büyük kitlesel hareketler boy göstermişti. Bunların en büyüğü de Washington’daki Lincoln Anıtı’na yapılmış olandır. Martin yürüyüşün sonunda herkesin bildiği o ”Bir hayalim var” konuşmasını yapmıştı. Ardından da diğer kitle liderleri taleplerini belirtmişti. Peki neydi bu talepler? Başlıcaları; devlet okullarında ırksal ayrıma son verilmesi, bir yurttaş hakları yasasının çıkarılması, iş yerinde ırksal ayrımın yasaklanması, yurttaş hakları eylemcilerinin polis şiddetinden korunması, asgari ücretin saatlik 2 dolara çıkarılması. Taleplerinin göreli olarak karşılanmasıyla birlikte bu yürüyüşte başarıya ulaşmış oldu.

Vietnam Protestoları

Özgürlük dalgaları devam ederken patlak veren Vietnam Savaşı da bir çok protestoya neden olmuştu. Askeri ve ekonomik anlamda büyük bir bütçe harcanan savaş ilerleyen döneminde halktan tepki görmeye başladı. Amerikan hükümeti , halka savaşı kazandıklarını söylüyordu. Fakat Vietnam gerillalarının yaptığı geniş ve eş zamanlı saldırıda alınan kayıplar hükümeti yalancı konumuna düşürdü. Ayrıca savaş bölgesinden gelen görüntüler, savaş karşıtı kamuoyunun artmasına neden oldu. Artarak devam eden protestolar sonucunda ABD, Vietnam’dan çekilmek zorunda kaldı.

Barış İçin Liberya Kadınları Kitlesel Hareketi


  Liberya’da 15 yıl boyunca süren iç savaş, halkı canından bezmiş duruma getirmişti. Erkek çocuklarının zorla savaş alanına götürülmesi, kız çocuklarının gece seks kölesi olarak kullanılması Liberyalı kadınları harekete geçmek zorunda bıraktı. 2002 yılında canlarına tak etti ve harekete geçmeye başladılar. Hıristiyan ve Müslüman kadınlar bir araya gelerek camilerde, kiliselerde, şehir merkezinde, hava alanında barışçıl eylemler yapıyorlardı. Hatta kocalarını şiddetten vazgeçirmek için seks grevine bile gittiler. Başkentteki askerlerle başkenti kuşatan asiler arasında çatışmaları durdurmak için el ele tutuşarak bir tampon oluşturdular. Bunların sonucunda barış görüşmeleri başladı fakat bir ara komşu ülke Gana’da yürütülen barış görüşmeleri hız kaybettı. Kadınlar görüşmelerin yapıldığı yeri kuşattı ve barış yapılana kadar gitmeyeceklerini söyledi. Gana polisi müdahale etmeye kalkınca da giysilerini çıkarmakla tehdit etti. Sonunda iç savaş bitti ve kadınların direnişi zafer kazandı. Hatta Ellen Johnson-Sirleaf, Afrika’da seçilen ilk devlet başkanı oldu.

Tüm bunlar gösteriyor ki haklı olarak yapılan bu tarz pasif direnişler zaferlerle sonuçlanabiliyor. Türkiye’deki adaleti sağlamayı amaçlayan bu yürüyüşün gidererek büyüyerek zaferi getireceğine inanıyorum.