"Enter"a basıp içeriğe geçin

Zaman Senin

Durup düşündüğü zamanlar olur insanın, içindeki duygularını kıra kıra geçirdiği bir kalp krizi sonucu değiştirmeye karar verdiği anlarda. Sevgili dediği bütün varlıkları geri plana atar. Durumu düzeltmenin yegane hareketini yaptığını sanır. Daha yeni başlıyorsun, şunun şurasında kaç defa başın bunaldı ki? Hemen bıçağa davranıp şah damarını kesmeye kalkıyorsun. Gitmek için değil, sevmek içindir bütün olanlar. Böyle böyle büyür insan. Sınandığını zannettiğin her halt tecrübedir! Cezayı kendine kestiğini bir anlayabilsen…
Yalnızlığın sesi tek el atış gibidir. Atarsın ama kulaklarında yankılanmaları kalır. Ancak tüm tecrübeler baharla gelen yorgunluk gibi, dinlenme süreci ile alakalı. Her mevsim dönüşünde tekrarı olan bu yorgunluk, senin düşüncelerinin bir yansımasıdır. Sen yine de bunu, düşüncelerinin bir armağanı olarak kabul et. İnsan uzunca zaman geçip, epey yaş alınca, yaşamındaki detayları çok daha net fark ediyor. “Yaşadığım onca şeyden sonra” gibi cümleler kurup kendini suçlamaktan vazgeçmelisin. Onca zahmet çekip üst üste dizdiğin tüm umutlarını açık bıraktığın pencereden giren rüzgarda devrilmelerine sen izin verdin. Kutlarım seni! Bu kadar önem verdiğin emeklerinin basit bir hatayla yerle bir olmalarını sessizce izlemekte başka bir başarı notu olmalı!

Hayat ağacı yapraklarının bir tekini bile kimseye bırakmadı. Ya uzaklara savurdu savurabildiği kadar, ya da çürüttü bir taş altında. Kıymet bilmediklerimiz, su misali kayıp gitti avuçlarımızın arasından. Ne yazık ki gülerken bir fazla oh bile diyemedin! Dedirtecek kadar uzun süre yaşatmadı, hayat ağacı seni dallarının arasında. Peki tüm bu olanlara karşı kendini nasıl hissediyorsun? İyi diyebilir misin? Olması gereken cevabın bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Üzerimize düşen rolü iyi oynamış olur muyuz? Umurunda değil mi? Kahretsin! hayır değil mi? Kısaca beklentilerimize hayır demekten korkuyoruz. Biz kendimize bir talepte bulunuyoruz aslında. Bu bir itiraz değil, hayattaki duruşumuza verilen bir yanıttır. Seni üzmeyecek, aksine başarılı olmana yardımcı olacak ve her defasında kendinden daha emin, daha iyisini başarmana yardımcı olacak! Bunu başarırsan emin ol yalnızlığa da tolerans tanımamış olursun.
Yaşı kaç olursa olsun, insan hayatın bir ucundan yakalamışsa eğer, yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmasına gerek yoktur. Yaşadığın huzurun yanı başında olduğunu göremeyecek kadar karamsar olmak da neyin nesi? Silkin! Kıpırda! Bak bahar yine geliyor, papatyalar gibi olmalısın. Güneşe yüz çevirmiş, başı dik. Kendini anlatmaktan çekinme. Ne kusursuz insanı ara, ne de insanda kusur, belki kendine bile sormaktan sakındığın soruların ve sorunların yüzünden, kimseye kendini doğru anlatamamışsındır.
Saklanabilen hiç bir düşünce yoktur. İnsan, hayatın küçük bir anına takılıp, tamamı hakkında asla karar vermemeli. İçini sızlatan bir şeyler varsa ve kurtulamıyorsan,içinden “yok artık” diyerek inkar ediyorsan, çekinme, söylemek istediklerini ifade etmekten çekinme! İnsan kendisiyle de dertleşmeli. Sorduğun sorulara cevap alıyorsan bravo sana kendini tanımışsın. En büyük erdem hataları ve eksiklerini bilip yüzleşebilmektir. Hayat hata yapmanı bekliyor unutma. Hata yapmadan gerçek yüzünü göstermiyor çünkü. Geçmişe dalıp gülümseyebiliyorsan, huzuru ve sükuneti kendi içinde sağlamış olmanın tebessümüdür.
Şimdi seni tanıyıp yaşamamışlara sıra geldi… Cesaretini topla! Çünkü, artık zaman senin. Ne yapacaksan sen yapacaksın,gerisi kocaman bir peri masalından ibaret.