"Enter"a basıp içeriğe geçin

Başarısızlığın dayanılmaz Cazibesi !

Hayatın, yarım kalan işlerden ibaretse,

En önemli işleri son güne bırakıp zar zor yetiştiriyor ancak vaktin varken boş işlerle uğraşıyorsan,

Başladığın iyi şeyleri devam ettiremiyor (spor, iyi beslenme vb.) ama başladığın kötü şeyleri (sigara, patates cipsi vb.) bir türlü bırakamıyorsan;

Aramıza hoş geldin! Seninle gurur duyuyoruz. Hadi uzan şöyle rahat bir yere ‘’başarısızlığın’’ tadını çıkar. Başladığın bir iş varsa bırak, bir ara halledersin.

Neden başarman gerekiyor?

Neden bu halinle yetin-meyesin?

Korkma yalnız değilsin, başarısızlar ordusundan sana birkaç örnek vereyim ki; onlar bizim yıldız isimlerimiz olacak. Örneğin Newton! Ne oldu şaşırdın mı bu isme? Hiç şaşırma çünkü bu güne kadar hep yalan söylendi sana ya da yanlış. Bir diğer isim ise Einstein ya da Leonardo Da Vinci! Şaka değil. Nasıl oluyor anlatmaya çalışayım.

Bu saydığımız isimler ve daha birçok bilim-sanat-felsefe adamı başarılı değil ‘’dahi’’. Aradaki farkı görmeni istiyorum. Newton’un bir fizik problemini çözmekte yaşadığı zorluk benim yumurta haşlarken yaşadığım zorluğa denk olmalı. Çünkü doğa ikimize aynı imkanı bahşetmemişti. Bana rahatça yaşayacağım –Newton ile kıyaslanmayacak kadar rahat- bir ortam ve ‘’dahi’’ olmadığımı anlayacak kadar bir zekâ, Newton’a ise çok zorlu yaşam koşulları ve adını insanlık tarihine kazıyacak kadar bir zekâ. Öyle ise neden Newton’u başarılı bulayım ki! Bugün bize dayatılan ‘’başarı’’ kıstaslarını Newton için uygularsak ‘’Principia Mathematica’’ eserini yazmakla yetinmeyip kanatlanıp uçması gerekirdi. Oysa uçmadı, kaçmadı ve kendi için su içmek gibi kolay olan yasaları ve teorileri yazdı.

Atletizmde neden Afrika kökenliler daha iyidir? Neden Almanların coğrafyasında ‘’mekanik’’ Fransızların coğrafyasında ise ‘’sosyal bilimler’’ daha başarılıdır? Neden Arap coğrafyasında hiçbir konuda başarı yok? Neden sen, şu anda insanlığı kurtaracak bir proje üzerinde çalışmak yerine bu yazıyı okuyorsun? Çünkü sen, tıpkı benim gibi başarısızlık ordusunun ‘’daimi’’ bir üyesisin. Bu üyeliği hak etmen için hiçbir sertifikaya, diplomaya, yabancı dile ve kendini ispatlamana ihtiyaç yok.

Biz seni bu halinle seviyoruz!

Zar-zor elde ettiğin hiçbir şey sana huzur vermeyecek dostum. Herhangi bir konuda ‘’oyun oynar’’ gibi zevk ile çalışıyorsan yaptığın şey dışarıdan başarı olarak görülürken senin için sıradan olacak, oysa insanüstü bir çaba ile ‘’başarılı’’ olduysan, başarılı kalmak için iki katı çaba sarf etmen gerekecek; yağlı bir direğe tırmanıp orada tutunmaya çalışmak gibi.

Bakıyorum ki hala okuyorsun bu sefer şeytanın bacağını kırıp başladığın işi bitireceksin sanırım. Benim tavsiyem çok geç olmadan bırak, boş ver okuyup ‘’naapcaan’’. Hayat sen başarısızken daha güzel çünkü doğal olan bu, bir nehri akışının tersine yüzmenin anlamı yok. Yüzmek deyince aklıma Fatih’in ‘’gemileri’’ geldi, hani karadan yüzdürülmüştü. Gemileri karadan yüzdürmek çok zor bir iştir ancak başarı mıdır? Bu neyin çabasıydı acaba. Keşke savaşa değil bilime ilgi duysaydı; karadan yüzdürmek yerine ‘’deniz altı’’ gemisini icat etme şansı olurdu. (Bahsettiğim denizaltı ‘’savaş gemisi’’ olmak zorunda değil)

Leonardo kardeşimizin durumu ise daha vahim. Yaşamak için çok az bilgiye ihtiyaç duyulan bir çağda yaşayacaksın ancak kafatasının içinde ‘’kuantum bilgisayarı’’ gibi bir beyin taşıyacaksın. Ne büyük bir acı! Bu çağda aynı zekânın yüzde biriyle profesör olur, binde biriyle ‘’ülke’’ yönetirsin!

Einstein’dan bahsetmeyi unuttum. Çocukluğunda konuşma problemi olduğu için ailesine büyük endişe yaşatmış, okulunu hiç sevmemiş ve ”istememiş”. Ancak birinci sınıfı okumadan ikiye geçmiş ve sınıfında hep birinci olmuştur.

Peki, senin hiç ”istemeden” birinci geldiğin bir durum oldu mu?

Evet oldu!

O talihsiz gece, milyonlarca sperm hücresi dururken, yumurtaya ilk yapışan sen oldun!

Tadını çıkar!

 

Fotoğraf Kaynak: https://patheticrunner.wordpress.com/tag/lazy/